Translate
26 Ağustos 2014 Salı
Gizemli Üyeyim Ne Yani ?! >:l
Bir çoğunuz biliyorsunuzdur, gizemli takılan biriyim.
Sebebini soruyorlar. Çok sebebi var yada tek sebebi 'canım öyle istedi'
İnsanların tepkileri de farklı oluyor buna. Kimi ilginç buluyor. Bazıları 'Bende yapsaymışım ya. Çok havalı' diyor. Biriniz 'Her gizem çözülür' bir diyeri 'Artık öğrenmek istemiyorum. Büyüsü bozulur'.
Tabi öğrenmek için sıkboğaz edenlerde var 'Adın yazılı mektup yollasan da okumam' diyenlere rağmen.
En sevimlisi de 'bana güvenmediğin için kalbim kırılıyor ama yine de anlayışlı davranıp bekleyeceğim' olmuştu.
Bazıları sürekli yüzüme vurup duruyor bunu. Beni rahatsız ettiğini farketmeden.
Öncelikle buna saygı duyan herkese teşekkür ediyorum. Ve bu kişisel birşey değil.
'Bana da mı ?' demeyin. Evet sizde de.
Anlamıyorum ne önemi var ki bunun ?
'Adını dahi bilmediğim biriyle konuşuyorum...' Açıklıyorum adım AliRıza..
Ah cidden Yıldız olsa ne değişecek AliRıza olsa ne değişecek ? Benim hakkımda bilgi yada düşünceleriniz ?
Adımı öğrenince beni daha mı iyi tanıyacaksınız ?
Size küçük bir örnek vermek istiyorum.. Geçenlerde nüfuscüzdanı gerektiren resmi bir işlem yaptırdım. Yarı uykuluydum ve mal gibi duruyordum öyleyece..
Kadın nufuscüzdanını aldı. Artık adımı, soy adımı, Ailemin adını, doğum yeri ve tarihimi ailemin nereli olduğunu biliyordu. Ve sonra yaşadığım yer ve telefon numaram..
Ama kadın benim geri zekalı, biraz da şımarık biri olduğumu sandı.. Yani ben öyle düşündüm en azından çünkü tepkileri öyleydi.
O kadın yeppudaa da hikayemi beğenen 75 insandan, wattpad teki 57 takipçimden farklı olrak adımı biliyordu. Ama bu yüzden faza insan sırf benim kalbimden gelen yazıları okudukları için beni daha iyi tanıyorlar.
Ben insanlara sadece bazı bilgileri veririm. Gerçekte tanıdığım çok az insan biliyor bu yazdığım fanfictionu. Yada blogumu. Beni tanımanızı sizi sevmemi sağlayan şeyleri...
Şimdi soruyorum hangisi olmak isterdiniz ? Adresimi bilen o sıkıcı kadın mı yoksa çatlak beni tanımış değerli insanlar mı ??
17 Ağustos 2014 Pazar
Aloo ?
Büyük ihtimal daha önce duymuşsunuzdur. Bizim yeni kore özentisi boy band'imiz.
Şu an yazma sebebim belki bir ihtimal hala duymayanınız vardır. Yada benim görüşümü merak edenler.. (kendine gel dizikolik! )
Neyse bu gurup 'Şans' şarkısı ile çıkış yapmışlardı ve bir ara haklarında konuşulmuştu. Bloga yazma geri duymamıştım bu yüzden. Şimdi ise yeni şarkılarıni gördüm. Tek klip te ne kadar çok ilerlemişler diye düşündüm. (Evet hala kötüler ama yine de 'Şans' tan iyi. Hiç değilse güldürüyor)
Bu gurup belli Kore özentisi bir gurup. Ama sanırım ilk düşüncemin aksine bunlar birleşip 'hadi bir gurup kuralım' dememişler. Menajer falan bulmuş bunları. Bir bildikleri Maknae var ki içlerinden biri "İlk okuduğumda 'makine' diye okumuştum" dedi.
Birde 'Maknae' yi sadece 'küçük' demek sanıyorlar ve boy konusunda maknae olabileceğini sanıyorlar.
Tipler biraz ilginç. Kamera karşısında konuşmak için eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Ve gülüşlerini düzeltmeliler. Espriri seviyelerini de. Çünkü hala bir Boy band gibi değil de arkadaş gurubu gibi görünüyorlar.
Daha önce kore guruplarını izlemişler. Ama onlar konusunda çok bilgili olduklarını sanmıyorum. Menajer zorlamış gibi sanki.
Bunun dışında da biraz saflar sanki. Erdi adlı üye"Bir metre kaç santim di" diye bir soru sordu. En küçük olan sa 'şan etiğitimi' yerine 'Şans eğitimi' dedi. Diğerleri de çok farklı değiller.
Aynı evde yaşıyor olmalılar. Ve 'evde yemekleri kim yapıyor?' sorusuna 'temizlikçi' cevabı vermeleri onların türk olduğunun kanıtı. Hemde adının 'Dürdane' olamsı
Evet biz türküz ve idol gurubumuz olsa da aynı evde yaşasalar da yine de yemek yapamazlar.
Gurup 4 kişiden oluyor ve yaşları 18 ile 25 arası.
Gurup ismini nasıl seçtileri ise tamamen saçma bir hikayeye sahip. Ama dediğim gibi güldürüyorlar.
Birbirlerine seslenirken 'aloo' diye seleniyorlarmış "Sizde bize neden 'aloo' demiyesiniz ki" diye çıkmış.
Üyeler hakkında kısaca
Adnan:
19 yaşında
Maknae
Boy: 1.74
Kilo: 69
Sevdiği renk: kırmızı
Burcu: Balık
Yiğit:
En büyüğü. 25 yaşında
Burcu: Terazi
Kadir:
1992 doğumlu.
Aslen Karadenizli
Erdi:
1990 doğumlu
Boy: 1.78
Sevdiği renk: Su yeşili
Burcu: Boğa
Gurubun oburu
(Ve bana göre en iyisi o gibi görünüyor şimdilik)
Gurup hakkındaki düşüncelerim kötü değil. Aslında yaptıkları şeyden dolayı takdir ediyorum. Ama yine de yeteri kadar iyi değiller. İyi bir eğitime ihtiyaçları var ki bunu da türkiyede bulmaları biraz zor.
Eğer gelişerek ilerlerlerse (ne çok ler var O_O) eminim bir yerlere gelebilirler. Tabi çok fazla çalışmalrı gerek. Yine de şu halleri ile bile Türkiyedeki çoğu 'sözde' şarkıcıdan iyiler.
Hep derim 'japonlar visual rock gurupları, Koreliler k-pop gurupları yamışken bizim gençlerin arabesk-rap ve arabesk-pop yapmaları dehşet verici. Arabesk türk müziği bile deği!'
Sonunda yeni ve gerçek bir adım atan gençler görmek insana umut veriyor.
Ah birde unutmadan... "Hey bu benim seçim vaadimdi !!" Eğer parti kursaydım..
8 Ağustos 2014 Cuma
Starry Night (Bölüm 26)
Mika Meteye CN blue nun 'Let's Go Crazy' şarkısını açtırmayı başarmış, bağıra bağıra eşlik ediyordu. Mete kedini bir aile gezisinde gibi hissetti. Kendisi baba Yıldız anne ve Mika ise çocuk. Bu düşünce yüzünde durduramadığı bir gülümseme oluşmasına neden oldu.
"Neye gülüyorsun ?"
Mete onlar yokmuş gibi şarkı söylemeye devam eden Mikayı işaret etti. Hala gülümsüyordu.
"Arkadaşının sesi.. Çok güzel sayılmaz"
"Merak etme zamanla alışıyorsun." Yıldız Mikaya döndü ve devam etti. "Mika biraz daha sakin olamaz mısın ?"
Mika müziğin ritmi ile kafasını sallıyordu. Ve bağırarak konuştu.
"Nasıl sakin olabilirim ?! Bir süre önce CN Blue ile tanıştım. Min Hyuk ile göz göze geldim ve onunla konuştum ! Öleceğimi bilsem sakin olamam !"
Mikanın fazla şeker yemiş çocuk misali olan tavırları Meteyi güldürmüştü.
"Sen yeter ki iste. Bir sonraki çekime de sizi götürebilirim. Ama bu günkü gibi şeyler olmayacağına söz vermelisiniz."
Yıldız olanları hatırlayınca utandı.
"Üzgünüm. Bu gün seni rezil ettim. Hemde defalarca. Ben sadec..."
"Etmedin! Beni rezil etmedin. Sadece endişelendirdin. Sana bir şey oldu diye ne kadar korktum haberin var mı ?"
Mete sakin gibi görünüyordu ama gözü yolda olması gerektiği halde sık sık Yıldızın dik tutamadığı ayağına bakıyordu.
Yıldız cevap veremedi. Mika da sessizce Türkçeyi çözmeye çalışıyordu.
Diğerlerinin neşesini kaçırdığını fark eden Mete derin bir nefes aldı.
"Şimdi daha iyisin değil mi ?"
"Evet daha iyiyim."
"Bu benim suçum aslında. Belki de bir daha sizi böyle yerlere sürüklememeliyim."
"Aptal olma! Bir daha bizimle gezmek istemezsen anlarım. Ama bu senin suçun değil."
Mete farkedilmesi zor bir şekilde gülümsedi. Aslında dudağının sol kısmı sadece bir anlığına yukarı kıvrıldı.
"Aptal olan sensin. Senin sürekli başına iş açtığını düşünerek her zaman yanında durup seni korumam gerekiyormuş gibi hissediyorum."
"Böyle hissetmene neden olduğum için üzgünüm."
Mete Yıldızın onun ne ima ettiğini anlamadığını düşündü.
"Gerçekten aptalsın." dedi bitkin bir ses tonu ile. 'Senden deli gibi hoşlandığım, sana aşık olduğum için böyleyim.' diyemedi.
"Evet aptal!" Yıldız Mete anlamasın diye Korece konuştu. "Yanlış anlama. O senin ağabeyin." diye tamamladı kendine olan ikazını.
Mete nin anladığı tek Korece kelime 'aptal' dı. Amerikaya gitmeden önce Yıldız ona her sinirlendiğinde Korece 'aptal' dediği için biliyordu bu kelimeyi. Şimdi de aynı nedenden kullandığını sandı ve sessizce yola odaklandı.
"Buradan sağa." Sonunda Mika sessizliği bölebildiğine sevindi. Ama ne yazık ki uzun sürmedi. Mete kafası ile onayladıktan ve direksiyonu sağa kırdıktan sonra sessizlik kalığı yerden devam etti.
Bu sessizlik sette uykusu bölünen Yıldızın yine uyuklamasına neden oldu.
Mete Yıldız ve Mika'nın sokağına girdiğinde karşısına çıkan çocuklar yüzünden ani fren yaptı. Sarsıntı Yıldızın dehşet içinde uyanmasına sebep olmuştu.
Mete elini emniyet kemerini sıkıca kavramış olan Yıldızın elinin üstüne koyarak sakin olmasını söyledi.
Yıldız bir an etrafına bakındı ama nerede olduğunu kavrayamadı.
"Neredeyiz biz ?"
"Evinizin sokağında. Ama istersen eve gitmeden önce edeceğim kahve teklifini kabul et. Daha hava bile kararmadan uyuklamaya başladın."
Yıldız yarı kapalı uykulu gözleri ile Meteye baktı. Ardından gözlerini bir saniye kapatıp sonra da kocaman açtı. Uyanmaya çalışıyordu.
"Sana zahmet olmasın evde kahvem... Ah, kalmamıştı."
"Hadi kabul et. Hem arkadaşın da gelir."
Yıldız Mikaya döndü.
"Bizimle kahve içmeye gelmek ister misin ?"
Mika gülümsedi ve yapmacık ciddi bir tavır takındı.
"Siz gidin. Benim işlerim var. 7/24 sizin peşinizde gezecek halim yok."
Aslında 7/24 onların peşinde gezmek istiyordu ama Yıldızdan duyduğu cümle Mikayı şaşırtmıştı. Kendince çıkarım yapmamalıydı ama yine de Yıldız ve Meteyi yalnız bırakması gerektiğini hissetti. Zaten gizli veya ciddi bir şey söyleyecekleri zaman Türkçe konuşuyorlardı. Ve Mika merak içinde kalıyordu.
"Siz devam edin. Ben burada ineyim. Zaten evim hemen şu sokağın sonundaki binada."
Mika arabadan indi ve gözden kaybolana kadar arkasından baktı. Ardından kendi evine doğru yürümeye başladı.
"Aralarında her ne varsa, umarım mutlu olurlar..."
***
Üyeler yorgun bir şekilde yurda döndüklerinde Yong Hwa nın çoktan gelip televizyon karşısına kurulmuş olduğunu gördüler.
Jung Shin ve Min Hyuk kısa bir selam verip dinlenmek için odalarına çekildi. Jong Hyun ise salondaki bilgisayarın başına geçti.
"Ne o yine mi oyun oynuyorsun ?"
Jong Hyun önce durdurulmuş televizyona ardından Yong Hwa ya baktı.
"Ne o yine mi The Simpsons izliyorsun ?"
Yong Hwa sırıttı ve teslim olur gibi ellerini kaldırdı.
"Alışkanlıklar değişmez."
Konuşmaları bu kadar sürmüştü. Ardından ikisi de önündeki şeye konsantre oldu. Yada en azından Yong Hwa...
Jong Hyun oyun oynamasına rağmen aklı başka yerdeydi. Sonunda düşünceleri onu ele geçirmiş ve bunaltmıştı.
Bilgisayarı kapattı ve mutfağa gitti.
Önce bir bardak su içti. Ardından yiyecek bir şeyler bulmak için buzdolabına bakındı.
İlgisini çeken bir şey bulamadı ve buzluğu açtı.
Jong Hyun un çıkardığı gürültüden rahatsız olan Yong Hwa ne olduğunu kontrol etmek için mutfağa gelmişti.
"Hey, ne oluyor sana ? Dolap kapaklarını bu kadar şiddetli açıp kapatmak iyi değil."
Jong Hyun Yong Hwa ya döndü. Ardından parmakları ile saçını dağıttı. Yong Hwa ya bir şey söylemek istiyor gibiydi ama emin de olamıyordu sanki.
Jong Hyun konuşmayınca Yong Hwa soru sormaya karar verdi.
"Bir sorun varsa bana anlatabileceğini biliyorsun değil mi ?"
Jong Hyun kafası ile onayladı. Etrafına bakındı ve mutfak tezgahına oturdu.
"Hyeong... sanırım ben... aşık oldum."
Yong Hwa önce ciddi olup olmadığını anlamak için Jong Hyun un gözlerine baktı. Ciddi olduğunu anladığında da onu neşelendirmek için alaycı bir ifade takındı.
"Kime ? Bana mı?"
Jong Hyun kahkaha attı ve oyuna dahil oldu.
"Evet, hemde deliler gibi..."
Yong Hwa ve Jong Hyun kendi aralarında şakalaşırken su almak için mutfağa gelen Jung Shin'in öksürüğünü duydular.
"Ben hiç birşey görmedim. Siz devam edin." dedi ve geri döndü.
Yong Hwa aniden Jong Hyun a baktı.
"Yakala şunu !"
Jong Hyun tezgahtan indi ve Jung Shin in peşinden koştu.
"Gel buraya! Bu hiç komik değildi!"
Jung Shin güldü.
"Evet öyleydi. Tercihlerinize saygım var. Endişelenmeyin."
Jong Hyun Jung Shin i yere devirip üstüne oturduğunda Yong Hwa da yanlarına geldi.
"Yakaladın mı onu ?"
"Yakaladım hyeong."
Yong Hwa Jung Shin in yanına çöktü.
"Hyeongların ile böyle alay etmemelisin."
Ezilmek üzere olan Jong Shin bağırdı.
"Tamam, hatalıydım! Kalk üstümden!"
Gürültü Min Hyuk u da salona getirmişti.
"Ne oluyor burada?"
Yong Hwa Min Hyuka döndü ve sırıttı.
"Maknae dövüyoruz. Yardım etmek ister misin ?"
"Yine ne oldu ?"
Jong Hyun un altında can vermek üzere olan Jung Shin zorlukla konuştu.
"Jong Hyun hyeong Yong Hwa hyeong a aşkını itiraf ediyordu.."
"Hey! Ortada itiraf falan yoktu."
"Öyleyse kime aşıksın ?"
Jong Hyun un yüzü düştü. Biraz utanmıştı.
"Ben... şey... Bu seni ilgilendirmez!!"
"Yıldız. Yıldıza aşık." Yong Hwa sır saklamak istememişti.
Jung Shin önce Yong Hwa ya ardından Jong Hyun a baktı.
"Ciddi misin ?"
"Evet, kesin olmasa da sanırım ben Yıldıza aşığım."
"Neye gülüyorsun ?"
Mete onlar yokmuş gibi şarkı söylemeye devam eden Mikayı işaret etti. Hala gülümsüyordu.
"Arkadaşının sesi.. Çok güzel sayılmaz"
"Merak etme zamanla alışıyorsun." Yıldız Mikaya döndü ve devam etti. "Mika biraz daha sakin olamaz mısın ?"
Mika müziğin ritmi ile kafasını sallıyordu. Ve bağırarak konuştu.
"Nasıl sakin olabilirim ?! Bir süre önce CN Blue ile tanıştım. Min Hyuk ile göz göze geldim ve onunla konuştum ! Öleceğimi bilsem sakin olamam !"
Mikanın fazla şeker yemiş çocuk misali olan tavırları Meteyi güldürmüştü.
"Sen yeter ki iste. Bir sonraki çekime de sizi götürebilirim. Ama bu günkü gibi şeyler olmayacağına söz vermelisiniz."
Yıldız olanları hatırlayınca utandı.
"Üzgünüm. Bu gün seni rezil ettim. Hemde defalarca. Ben sadec..."
"Etmedin! Beni rezil etmedin. Sadece endişelendirdin. Sana bir şey oldu diye ne kadar korktum haberin var mı ?"
Mete sakin gibi görünüyordu ama gözü yolda olması gerektiği halde sık sık Yıldızın dik tutamadığı ayağına bakıyordu.
Yıldız cevap veremedi. Mika da sessizce Türkçeyi çözmeye çalışıyordu.
Diğerlerinin neşesini kaçırdığını fark eden Mete derin bir nefes aldı.
"Şimdi daha iyisin değil mi ?"
"Evet daha iyiyim."
"Bu benim suçum aslında. Belki de bir daha sizi böyle yerlere sürüklememeliyim."
"Aptal olma! Bir daha bizimle gezmek istemezsen anlarım. Ama bu senin suçun değil."
Mete farkedilmesi zor bir şekilde gülümsedi. Aslında dudağının sol kısmı sadece bir anlığına yukarı kıvrıldı.
"Aptal olan sensin. Senin sürekli başına iş açtığını düşünerek her zaman yanında durup seni korumam gerekiyormuş gibi hissediyorum."
"Böyle hissetmene neden olduğum için üzgünüm."
Mete Yıldızın onun ne ima ettiğini anlamadığını düşündü.
"Gerçekten aptalsın." dedi bitkin bir ses tonu ile. 'Senden deli gibi hoşlandığım, sana aşık olduğum için böyleyim.' diyemedi.
"Evet aptal!" Yıldız Mete anlamasın diye Korece konuştu. "Yanlış anlama. O senin ağabeyin." diye tamamladı kendine olan ikazını.
Mete nin anladığı tek Korece kelime 'aptal' dı. Amerikaya gitmeden önce Yıldız ona her sinirlendiğinde Korece 'aptal' dediği için biliyordu bu kelimeyi. Şimdi de aynı nedenden kullandığını sandı ve sessizce yola odaklandı.
"Buradan sağa." Sonunda Mika sessizliği bölebildiğine sevindi. Ama ne yazık ki uzun sürmedi. Mete kafası ile onayladıktan ve direksiyonu sağa kırdıktan sonra sessizlik kalığı yerden devam etti.
Bu sessizlik sette uykusu bölünen Yıldızın yine uyuklamasına neden oldu.
Mete Yıldız ve Mika'nın sokağına girdiğinde karşısına çıkan çocuklar yüzünden ani fren yaptı. Sarsıntı Yıldızın dehşet içinde uyanmasına sebep olmuştu.
Mete elini emniyet kemerini sıkıca kavramış olan Yıldızın elinin üstüne koyarak sakin olmasını söyledi.
Yıldız bir an etrafına bakındı ama nerede olduğunu kavrayamadı.
"Neredeyiz biz ?"
"Evinizin sokağında. Ama istersen eve gitmeden önce edeceğim kahve teklifini kabul et. Daha hava bile kararmadan uyuklamaya başladın."
Yıldız yarı kapalı uykulu gözleri ile Meteye baktı. Ardından gözlerini bir saniye kapatıp sonra da kocaman açtı. Uyanmaya çalışıyordu.
"Sana zahmet olmasın evde kahvem... Ah, kalmamıştı."
"Hadi kabul et. Hem arkadaşın da gelir."
Yıldız Mikaya döndü.
"Bizimle kahve içmeye gelmek ister misin ?"
Mika gülümsedi ve yapmacık ciddi bir tavır takındı.
"Siz gidin. Benim işlerim var. 7/24 sizin peşinizde gezecek halim yok."
Aslında 7/24 onların peşinde gezmek istiyordu ama Yıldızdan duyduğu cümle Mikayı şaşırtmıştı. Kendince çıkarım yapmamalıydı ama yine de Yıldız ve Meteyi yalnız bırakması gerektiğini hissetti. Zaten gizli veya ciddi bir şey söyleyecekleri zaman Türkçe konuşuyorlardı. Ve Mika merak içinde kalıyordu.
"Siz devam edin. Ben burada ineyim. Zaten evim hemen şu sokağın sonundaki binada."
Mika arabadan indi ve gözden kaybolana kadar arkasından baktı. Ardından kendi evine doğru yürümeye başladı.
"Aralarında her ne varsa, umarım mutlu olurlar..."
***
Üyeler yorgun bir şekilde yurda döndüklerinde Yong Hwa nın çoktan gelip televizyon karşısına kurulmuş olduğunu gördüler.
Jung Shin ve Min Hyuk kısa bir selam verip dinlenmek için odalarına çekildi. Jong Hyun ise salondaki bilgisayarın başına geçti.
"Ne o yine mi oyun oynuyorsun ?"
Jong Hyun önce durdurulmuş televizyona ardından Yong Hwa ya baktı.
"Ne o yine mi The Simpsons izliyorsun ?"
Yong Hwa sırıttı ve teslim olur gibi ellerini kaldırdı.
"Alışkanlıklar değişmez."
Konuşmaları bu kadar sürmüştü. Ardından ikisi de önündeki şeye konsantre oldu. Yada en azından Yong Hwa...
Jong Hyun oyun oynamasına rağmen aklı başka yerdeydi. Sonunda düşünceleri onu ele geçirmiş ve bunaltmıştı.
Bilgisayarı kapattı ve mutfağa gitti.
Önce bir bardak su içti. Ardından yiyecek bir şeyler bulmak için buzdolabına bakındı.
İlgisini çeken bir şey bulamadı ve buzluğu açtı.
Jong Hyun un çıkardığı gürültüden rahatsız olan Yong Hwa ne olduğunu kontrol etmek için mutfağa gelmişti.
"Hey, ne oluyor sana ? Dolap kapaklarını bu kadar şiddetli açıp kapatmak iyi değil."
Jong Hyun Yong Hwa ya döndü. Ardından parmakları ile saçını dağıttı. Yong Hwa ya bir şey söylemek istiyor gibiydi ama emin de olamıyordu sanki.
Jong Hyun konuşmayınca Yong Hwa soru sormaya karar verdi.
"Bir sorun varsa bana anlatabileceğini biliyorsun değil mi ?"
Jong Hyun kafası ile onayladı. Etrafına bakındı ve mutfak tezgahına oturdu.
"Hyeong... sanırım ben... aşık oldum."
Yong Hwa önce ciddi olup olmadığını anlamak için Jong Hyun un gözlerine baktı. Ciddi olduğunu anladığında da onu neşelendirmek için alaycı bir ifade takındı.
"Kime ? Bana mı?"
Jong Hyun kahkaha attı ve oyuna dahil oldu.
"Evet, hemde deliler gibi..."
Yong Hwa ve Jong Hyun kendi aralarında şakalaşırken su almak için mutfağa gelen Jung Shin'in öksürüğünü duydular.
"Ben hiç birşey görmedim. Siz devam edin." dedi ve geri döndü.
Yong Hwa aniden Jong Hyun a baktı.
"Yakala şunu !"
Jong Hyun tezgahtan indi ve Jung Shin in peşinden koştu.
"Gel buraya! Bu hiç komik değildi!"
Jung Shin güldü.
"Evet öyleydi. Tercihlerinize saygım var. Endişelenmeyin."
Jong Hyun Jung Shin i yere devirip üstüne oturduğunda Yong Hwa da yanlarına geldi.
"Yakaladın mı onu ?"
"Yakaladım hyeong."
Yong Hwa Jung Shin in yanına çöktü.
"Hyeongların ile böyle alay etmemelisin."
Ezilmek üzere olan Jong Shin bağırdı.
"Tamam, hatalıydım! Kalk üstümden!"
Gürültü Min Hyuk u da salona getirmişti.
"Ne oluyor burada?"
Yong Hwa Min Hyuka döndü ve sırıttı.
"Maknae dövüyoruz. Yardım etmek ister misin ?"
"Yine ne oldu ?"
Jong Hyun un altında can vermek üzere olan Jung Shin zorlukla konuştu.
"Jong Hyun hyeong Yong Hwa hyeong a aşkını itiraf ediyordu.."
"Hey! Ortada itiraf falan yoktu."
"Öyleyse kime aşıksın ?"
Jong Hyun un yüzü düştü. Biraz utanmıştı.
"Ben... şey... Bu seni ilgilendirmez!!"
"Yıldız. Yıldıza aşık." Yong Hwa sır saklamak istememişti.
Jung Shin önce Yong Hwa ya ardından Jong Hyun a baktı.
"Ciddi misin ?"
"Evet, kesin olmasa da sanırım ben Yıldıza aşığım."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)