Translate

30 Nisan 2015 Perşembe

BigBang is Back!!!

Uzun.. çok uzun bir aranın ardından sonunda bizim krallar geri döndü! Hemde iki kliple!
 İtiraf edeyim klipleri izlemem rağmen inandırıcı gelmiyor..
Kpop dünyası için inanılmaz bir haber. Yani burada espirilere konu olan bir olaydan bahsediyoruz.
Bu sefer YG sözünde durdu.. Neyse

Come back iyi güzel ama klipler azıcık sinirimi bozmadı değil.. Yani ne işi var o cıbıldak kızların bizimkilerin yanında.. Ben bile bakamadım.. Ya biri T.O.P'nin düğmesini açtı ya la T^T


Yeni tarzları her zamanki gibi alışılmışın dışında. Zaten konser videolarında görmüşsünüzdür. 
Seung Hyun açık kabloya basmış gibi. (Ama hala karizmatik nasıl başarıyorsa..), GD favorilerine idam ipi yapmış, Samimi Dae miz utancından gözlerini kapamış saçlarıyla.. Güneşimiz açmış belini betona yatıyor.. Canım taş çeker hasta olursun.. Zaten sakatlanmıştı da T^T
Ve Seungri.. Nasıl oluyorsa panda ilginç bir şekilde normal ve karizmatik *-*)

Şarkının sözleri ayrı bir şirin.
(Önce orjinali izleyin ki katkınız olsun)


Melodi insanın kafasına takılıyor.. Yarın bütün gün 'loser, oetoli' diye dolaşacağımdan eminim.

Bu Loser iyi hoş ta Bae Bae beni biraz yıktı..

Cinsellik fazla ön planda. Yani bizimkilere yakıştıramıyorum hala. Ben knock out taki gibi replikleri, kızlarla değil figürlerle ilgilenen üyeleri seviyorum.
Evet burada ekran başında o kliplerde oynayan tüm kızlara çok çok şeytani işkenceler düşündüm. Belki de kıskançlığım yüzünden böyleyimdir.. 


Sözlere gelirsek.. Çok kötü değil. Ama benim favorim Loser oldu.

Peki sizin düşünceleriniz/ favoriniz ne ? 

26 Nisan 2015 Pazar

Daha Fazla Anime Eşyası *-*



İlk defa görmüştüm ve şaşırmıştım doğal olarak. (Bu arada geçenlerde yine aynı yere gittim de hala orada duruyor)

Neyse ondan sonra dört tane daha One Piece telefon kabı gördüm. Birinin fotoğrafını çekemedim ve bir iki gün sonra satılmıştı.
Diğerleri de bunlar;



Daha sonra da Çok şeker bir ayna buldum. Satın almadım ama fotoğrafını çektim sizin için.
Evet bu bir ayna




Bleach, Death Note, Fullmetal Alchemist, One Piece vs. mangası da satılıyor. ( One Piecein 19 kitap var şu sıralar 20 gelmiş olmalı ama ben bulamadım daha)

Ve eminönünde gezerken bu çok şeker kulaklıkları gördüm.



Narutolu saati gördüğümde de baya şaşırmıştım. Kakashi görünen yerde dijital rakamlar çıkıyor yandaki tuşuna basınca.


Daha sonra bir gün, hiç kulaklık alma gibi bir niyetim olmadan gezerken bununla karşılaştım *-*) dayanamadım tabi.. Aldım hemen. Siz olsanız dayanabilir miydiniz ??



Ve bu gün de Taksimde bir t-shirt çüye girip bu güzel t-shirtleri aldım. Tanesi 25 tl.. ama kaliteli kumaşları var. Ayrıca müthiş değiller mi ??



Evet İstanbulda yaşamayan sevgili otakular ve anime severler, burada anime eşyaları bulmak artık çok kolay.. Her ne kadar çoğu (sanırım hepsi) shounnen olsa da..

Şehrimi seviyorum, animeyi seviyorum.. Büyük beden aldım t-shirleri ve gururla giyip gezeceğim *-*)

21 Nisan 2015 Salı

Starry Night (Bölüm 39 - 'Bana Ulaş')

"Odun! Odun! Kendini beğenmiş, Kore odunu!"  Yıldız ne kadar hakaret etse de sakinleşemiyordu.
Sol elinin üstüne tekrar baktı ve 'Ağh!' diye bağırdı, ciğerlerindeki tüm hava boşalana dek.  Yol boyunca ovmasına rağmen elinin üstündeki yazıdan kurtulamıştı.
"Sağduyu yoksunu odun!"  Yerde duran  yastık, sağlam bir tekmeyle önce duvara, ardından yere yapıştı.
"Bana ulaş deyip te..."
İkinci bir tekmeyle yastık kendini mutfak dolabında buldu.
"...ulaşabileceğim tek numara'nın  kayıtlı olduğu telefona şifre koymuş!!" Ve yastık yeni bir tekmeyle başladığ yere geri döndü.

Bu böyle olmayacaktı. Yıldız evde kalmaya devam ederse, ya eşyalarından olacaktı ya da evden kovulacaktı.. Düşünemiyordu.. Daha fazla oksijene ihtiyacı vardı. Ve sonunda kendini yine Han nehri'nin kenarında buldu.
Soğuk havayı hesaba katmadığı için donmak üzere olsa da, biraz olsun sakinleşmeyi başarmıştı. Jong Hyun u öldürmeden önce ona ulaşmanın bir yolunu bulmalıydı.
İç sesine kulak vermeliydi.. İç sesi.. İç sesi ona ne söylüyordu ? 
"Kyaa~ Oppam yeni bir fotoğraf paylaşmış!"    
'Dur bir dakika..' Yıldız hemen yanında cırlayan liselilere döndü. Sosyal medya!
Tabi ya! Hangi çağda yaşıyordu Yıldız ? Artık telefonlar, internet için vardı.

Yıldızın sosyal medyayla ilgisi yoktu. Dolayısıyla herhangi birinde hesabı da. Ama açmak ne kadar uzun sürebilirdi ki ? Tek bir sorun vardı sadece..
Jong Hyun denen odun sosyal medya kullanıyor muydu ?

***

"Ciddi olamazsın. Bana ciddi olmadığını söyle." Tüm hikayeyi dinleyen Yong Hwa, Jong Hyun'un söylediklerine inanamadı.
"Hepsi doğru."
"O kızların, Woo Bin'in yeni evinde ne işleri vardı peki ?"
"Hiç bir fikrim yok."
Jong Hyun'un olaylara karşı kayıtsız tavrı, Yong Hwayı daha da şaşırttı.                                                      "Ve umrunda değil öyle mi ?"
"Yani.. Benim de kafama takıldı ama en kötü itimalle ne olabilir ki ?"

Ne Jong Hyun, ne de Yıldız, Dilara ve Kim Woo Bin'in dolandırılıp aynı evi satın aldıklarını biliyordu. Buna rağmen, normal insanlar gibi olayı merak etmek yerine, sadece sonucu düşünüyorlardı.
Yıldız için sonuç, bir hafta öncesine geri dönmekti. Jong Hyun için ise, Yıldızı biraz olsun peşinden koşturma şansıydı.
Her iki taraf ta bir fırtınanın kopacağını biliyordu. Yıldız fırtınayı başlatmaya hazırlanırken, Jong Hyun da hortumları kayda almak isteyen insanlar gibi, kendini güvenli bir yere sabitlemiş, ne pahasına olursa olsun kayda değer fırtına için bekliyordu.

"Yitirdi.. Sonunda aşırı yoğunluk ve kültür şokundan aklını yitirdi."
Yong Hwa ve Jong Hyun arkalarını döndüklerinde, olayı başından beri sessizce dinleyen Jung Shin i fark ettiler. Jung Shin.. Hiç akıllanmıyordu cidden.
Jong Hyun kafasını sağa sola yatırarak boynundaki kasları esnetti.                                                 "Sonra niye seni dövdüğümü soruyorlar." Kollarını ileri doğru itip parmaklarını çıtlattığında Jung Shin de yerinden fırladı.
"Hatalıydım! Hatalıydım hyeong!"

***
 Mika, eve gelir gelmez üzerini değiştirmiş ve kendini yatağa atmıştı. Akşam üzeri uyuduğu için uykusu gelmiyor, boş boş yatmak onu çeşitli düşüncelere itiyordu.. Min Hyuk gibi.. Fotoğraf çekimi sırasında, onun teklifini, heyecanı yüzünden nasıl reddettiği gibi..
 Min Hyuk, yeni dizisinin çekimlerini bitirir bitirmez yurda dönmüştü. Çok yorgun olduğu için, diğer üyelerin çıkardığı sesleri duymazdan gelip, yatağında kalmayı tercih etti. Ama ölecek kadar yorgun hissetmesine rağmen gözüne uyku girmiyordu. Nedense gözünü her kapadığında, tetris oynarken kendi kendine konuşan Mikayı görüyordu.
Mika'nın yüzü, Min Hyukun, Jung Shin ile birlikte ona bakıp güldükleri anı düşününce kızardı ve genç kız ani bir hareketle yorganı kafasına kadar çekti.
Min Hyuk, teklifinin acımasız reddedildiği anı hatırladı ve yorganını aşşağıya doğru tekmeleyerek ayaklarının altına aldı.
Mika, kendi boyunun, Min Hyuk'unkinin yanında ne kadar kısa kaldığını düşündü ve sinirle , yorganını havaya doğru tekmelemeye başladı.
Min Hyuk'un gözünde, Yıldız'ın telefonunu cevapladığı an canlandı. Mikayı ilk görüşü.. Gülümsedi ve sağ tarafına döndü.
Mika, Min Hyuk'un 'Kang Min Hyuk's lady' yazısını gördüğünü biliyordu. Rezil olduğunu düşündü ve yorganını tekmeleyerek yere attı.

Kısa bir an için bile olsa, tetris oynarken, Mika ve Min Hyuk un yüzleri arasında bir kaç santim mesafe kalmıştı... İkisi birden kızardı ve başlarının altındaki yastıkları, yüzlerine kapattılar.

Mika, Min Hyuk un ne kadar yakışıklı olduğunu ve seviyeleri arasındaki farkı biliyordu. 
Min Hyuk, Mika'nın bu şirin haliyle, kesinlikle bir erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu.
Ayrıca, Min Hyuk ulaşılmaz bir idoldü.. Mika, büyük ihtimal bir sürü idole hayran olan, gerçekte hiç birinden tam anlamıyla hoşlanmayacak olan bir fandı.

İkisi de umutsuzdu. İkisi de gerçekleri bilmeden kendilerince çıkarım yapıyorlardı. Yine de birbirlerinden ne kadar hoşlandıklarının, yani en azından kendi duygularının farkındaydılar.
Birilerinin aksine..
Jong Hyun ve Yıldız, kendilerini birbirlerinden nefret ettiklerine o kadar inandırmıştı ki, yüz yüze geldiklerinde, tartışmak ve laf sokmak dışında bir şey yapamıyorlardı.
Jong Hyun kısa bir an için aşık olduğunu düşünse de hala inkar etmeye ve aksi bir kanıt aramaya çalışıyordu.
İkisi de aralarındaki bağlantı için mantıklı bir sebep bulduktan sonra, sonsuza dek bitirmek istiyorlardı. Ne kadar canlarının yanacağından bir haber..

Eğer aralarındaki her şey, fotoğraf çekiminde bitseydi, Yıldız bir daha mavi kıyafetler giyemeyecekti. Hemde o rengin verdiği rahatsızlığın sebebini bilmeden.
Jonh Hyun gece gök yüzüne bakıp ta yıldızları her fark ettiğinde, derin bir nefes alacaktı, içine çektiği oksijen ne kadar fazla olursa olsun, yeterli değilmiş gibi hissederken.

Peki ya sonuna kadar giderlerse ne olacaktı ?

Yıldız ve Jong Hyun un arasında romatik bir ilişkinin olma düşüncesi bile komikti. Birbirlerine benzemiyorlardı. Birbirlerinin ideal tipi bile değillerdi.
Büyük ihtimal, sonunda Yıldız Meteyi fark edecek, Jong Hyun ise bir ünlü ile çıkacaktı... Yada, belki de öyle olmazdı ?

"Aptal!! Bana ulaş deyip te ulaşacağım bir numara bırakmadan gidiyorsun! Asıl sen bana ulaş!" Jong Hyun, yüklediği son resme yapılan yorumu görünce, gözlerini, bir asyalı için imkansız gibi görünecek kadar açmıştı.
"Hayır, Hayır! Bunu internete yazmış olamaz!"