Diğer bir hobim de hikaye yazmak :))
Bu da yazdığım ilk fanfiction. Eğer yetiştirebilirsem her hafta yeni bölüm eklemeyi düşünüyorum :)
"Merhaba, ben Yıldız. Korefan bir türküm. (Yani bir aralar öyleydim. Hala korefan mıyım emin değilim.) Yaklaşık bir yıldır burada yaşıyorum. Hayallerimin peşinden Seule kadar geldim. Geldim gelmesine ama hayallerime ulaştım denemez. Kore gerçekten 'Pembe ülke' değil ve çatıkatı daireleri dizilerde göründüğünden küçük. Manhwa yazma işine hiç girmiyorum. K-pop a doyarım diyordum ama burada hergün konser olmuyor. Olsa da zaten bilet almak şu sıralar benim için zor.
Aslında burası anlattığım kadar da kötü biryer değil. Güzel şeyler de oluyor. Hikaye teslimi için az bir zaman kaldı. O yüzden karamsarım sanırım. Örneğin sadece Kim Woo Bin ile karşılaşmak bile paha biçilmezdi.
Ara sıra da sevdim oyuncuları görmek için Kangnam a gidiyor, çok param varmış gibi Cheongdamdong ta geziyorum. En güzel kısmı da türk olduğum için koreli fanlardan öndeyim. Dikkatlerini çekmek zor olmuyor. Birde beni amerikalı sanıp ana dilim diye ingilizce konuşmaya çalışmasalar...
Bizimkiler için nasıl bütün çekikler çinli yada japonsa onlar için de üst sıralarda diğer avrupa ülkeleri geliyor.
Neyse, yine çok konuştum. Teslim etmem gereken kağıtlar var."
Yazısını yazdıktan sonra bilgisayarı kapatıp kağıtları sıraya dizmeye başladı. Olamaz eksik var ! Şükür yanlış saymışım.
Ceketini giymek için kağıtları sehpaya bıraktı. Atkısını takıp ayakkabısının birini giydikten sonra kağıtları hatırlayıp tek ayak üstünde zıplayarak odanın diğer ucuna gitti. Evi küçük diye şükür edeceği aklına bile gelmezdi.
Bakkala doğru yöneldi. Karşı kaldırama geçerken hızla koşan bir genç Yıldıza çarptı ve düşmesine sebep oldu. Özenle sıraya dizdiği hikayesi ise sokağa yayılmıştı. Genç hemen özür dileyip bir kart uzattı. Sonra telafi edeceğini, şimdi zamanı olmadığını ve onu kesinlikle aramasını söyleyip tekrar koşmaya başladı. Geriden onu takıp eden adam da yanından geçerken özür diledi ve devam etti. Herşey çok hızlı gelişti. Yüzlerini dahi görmemişti. Neden kaçıyordu acaba ?
Yıldız ayağa kalktı, üzerini silkeledi ve zavallı hikâyesine baktı. Elindeki karta bakmadan cebine sokup etraftaki kağıtları toplamaya başladı. Bu gün daha kötü olamaz...
Olmuştu. Geciktiği için azar işitti. Sanırım bu ay maaşım eksik olacak.
Binadan çıkınca derin bir nefes aldı ve otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Elini cebine sokunca kartı farketti. Biraz yıpranmıştı.
"Hmm.. Lee Jong Hyun. Ne CN Blue'dan mı ?!
Aslında burası anlattığım kadar da kötü biryer değil. Güzel şeyler de oluyor. Hikaye teslimi için az bir zaman kaldı. O yüzden karamsarım sanırım. Örneğin sadece Kim Woo Bin ile karşılaşmak bile paha biçilmezdi.
Ara sıra da sevdim oyuncuları görmek için Kangnam a gidiyor, çok param varmış gibi Cheongdamdong ta geziyorum. En güzel kısmı da türk olduğum için koreli fanlardan öndeyim. Dikkatlerini çekmek zor olmuyor. Birde beni amerikalı sanıp ana dilim diye ingilizce konuşmaya çalışmasalar...
Bizimkiler için nasıl bütün çekikler çinli yada japonsa onlar için de üst sıralarda diğer avrupa ülkeleri geliyor.
Neyse, yine çok konuştum. Teslim etmem gereken kağıtlar var."
Yazısını yazdıktan sonra bilgisayarı kapatıp kağıtları sıraya dizmeye başladı. Olamaz eksik var ! Şükür yanlış saymışım.
Ceketini giymek için kağıtları sehpaya bıraktı. Atkısını takıp ayakkabısının birini giydikten sonra kağıtları hatırlayıp tek ayak üstünde zıplayarak odanın diğer ucuna gitti. Evi küçük diye şükür edeceği aklına bile gelmezdi.
***
Bu sokağa ilk defa gelmişti. Elindeki adres kağıdına bir kez daha baktıktan sonra bakkalda oturan ajummaya sormaya karar verdi. Birde kaybolursam bu gün kafayı yiyebilirim.Bakkala doğru yöneldi. Karşı kaldırama geçerken hızla koşan bir genç Yıldıza çarptı ve düşmesine sebep oldu. Özenle sıraya dizdiği hikayesi ise sokağa yayılmıştı. Genç hemen özür dileyip bir kart uzattı. Sonra telafi edeceğini, şimdi zamanı olmadığını ve onu kesinlikle aramasını söyleyip tekrar koşmaya başladı. Geriden onu takıp eden adam da yanından geçerken özür diledi ve devam etti. Herşey çok hızlı gelişti. Yüzlerini dahi görmemişti. Neden kaçıyordu acaba ?
Yıldız ayağa kalktı, üzerini silkeledi ve zavallı hikâyesine baktı. Elindeki karta bakmadan cebine sokup etraftaki kağıtları toplamaya başladı. Bu gün daha kötü olamaz...
Olmuştu. Geciktiği için azar işitti. Sanırım bu ay maaşım eksik olacak.
Binadan çıkınca derin bir nefes aldı ve otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Elini cebine sokunca kartı farketti. Biraz yıpranmıştı.
"Hmm.. Lee Jong Hyun. Ne CN Blue'dan mı ?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder