Translate

26 Ocak 2014 Pazar

Yeppudaa da Kar Festivali başladı.

Bu çok merak ettiğim birşeydi. Sonunda bende katılabileceğim.
Burada da oraya eklediğim fotoğrafları ekleyeceğim. (Aslında buraya eklemeden oraya ekleyemiyorum diye açtım bu konuyu.)

Biraz da mani yazdım
Dizilerde aptal kızlar
Aşık eder kendini erkeklere
Sonra gider en odununu seçer
Yazık değil mi ikinci karakterlere
***
Sabah akşam izliyorum
Japon, Kore, Tayvan dizileri
Bu gidişle dayak yiyeceğim
Çünkü yapamıyorum derslerimi
***
Haru haru ile başladı herşey
Bende oldum v.i.p
Üyelerin sırlarını söyleyen maknae
Boş boğazlı Seungri
***
Kliplerinde eksik olmaz
Tek göz ve üçgenleri
Bol sübniminalli olur
K-pop dedikleri
(birde buna cevap gelmiş. bende durmadım tabi öyle :D [Diğer tarafı yazmadığım için biraz eksik kalacak])
Çok güzel cevap vermişsin yeni fark ettim
Ama sadece mani içindi şikayet için söylemedim
Elbet bu zamana kadar öyke çok şey izledim
Bana etki etmiyor sanırım bağaşıklık geliştirdim
(Güncellenecek)

25 Ocak 2014 Cumartesi

Subniminal Mesaj Nedir ?

Subniminal mesajlar İlluminati adlı topluluğun beğin yıkamak için kullandığına inanılan bilinç altı mesajlardır. Görüntü ve selerden oluşabilir.
Bunun bir örneğide 25.kare dir.
Bu teori birşey izlerken gözümüzün 24 karede filmi izlemesi ve arada ekli olan bir karelik mesaji fark etmememizdir. Bu mesajı beğin algılar ve biz farkında olmadan bilinçaltına kaydeder.
Hatta bunun reklam amaçlı kullanıldığına, sinemda canınızın birşeyler istemsine sebep olduğuna inananlarda var.
Sübniminal mesajın etkili olması için başka şeye konsantre olmanız gerek. Bir şeye konsantre iken duyduğunuz gördüğünüz şeyler daha derinlere etki eder. 
İşin ilginç yanı ise bundan etkilenmek için etkileneceğinize inanmak gerekir :D
Ben düşünüyordum 'madem gizli bir örgüt neden herkes haberdar?' Heh işte bu yüzden. 
Çigifilm mantığı ile çalışıyor. Aşağı bakmazsan düşmezsin. 
Yani en iyisi inanmamak.
Bu sübniminal ile de beyni bir yere kadar kontrol edebilirler.
Yani film izlerken canının kola çekmesini sağlasalarda onu alıp almamak yine sana kalmış.
Duyduğum kadarı ile de ruh halini değistirebilirmiş. Seni öfkeli yapabilirmiş.
Bütün bunları nasıl ve nereden bildiğim konusuna gelirsek. Ben meraklı bir insanım ve yıllardır bunun hakkında şeyler okuyup izliyorum. (Belki tuhaf ama bana eğlenceli geliyor.)

23 Ocak 2014 Perşembe

Starry Night (Bölüm 7)

Yıldız birkaç saatini Mika'nın kapısı önünde geçirmişti. Mika evdeydi ama kapıyı açmıyordu.
Beşinci kez mezaj atmayı düşünüp telefonunu kaybettiğini hatırladı. Bunu Mika'nın peşinden koşarken farketmişti. Bir ara restorana döndü ama kimse bir telefon bulmamıştı.  Jong Hyun çıktıktan hemen sonra mesaisi biten garson dışında.
 Telefonunu biryerlerde unutmak ona çok normal geliyordu. Beş kere telefonunu unuttuğunu unutan bir kızdı.
 Mika'dan bu gecelik umudu kesti ve ertesi gün her şeyin daha güzel olmasını umarak evine döndü. Ev ne ara bu kadar dağıldı ? Her şey her yerdeydi. Yatağında bir iki parça kıyafet, yerde sabah yediği ramenin boş kutusu vardı. Ve diğer şeyler.
Dağanıklığın üzerinden geçerek kendini yatağa attı. Yorganın altındaki kağıtkarı fark ettiğinde her şey için çok geçti. Artık çizim için kullanılamazlar. 
Kağıtları ve yataktaki kıyafetleri tekmeleyerek yere attı ve yorganı kafasına çekti. Uyanınca 'Ne rüyaydı ama.' diyebilme umuduyla uykuya daldı.
 Ertesi gün Mika'nın siniri geçmişti. Dünkü olay duygusal bir anına denk gelmişti. O da bunun farkındaydı. Ayrıca tüm gece Yıldız kapısında beklemişti. Ama neden bir tane bile mesaj atmadı ?! Daha sonra bunun intikamını almaya karar verip Yıldıza bir mesaj attı.
"Dün akşam neler olduğunu anlatsan iyi olur." Yanıt yoktu.
"Yanıt versen iyi olur." Biraz daha bekledi.
"Hey yanıt ver! Dün gece o soğukta saatlerce bekleyecek kadar pişmandın. Şimdi trip mi atıyorsun!?>:(" Acaba hasta mı oldu ?
İyice meraklanan Mika soluğu Yıldız'ın kapısının önünde aldı. O sırada Yıldız uyuyordu. Sürünerek yataktan çıktı ve kapıyı açtı. Boş boş Mika'nın suratına bakıyordu. Hasta olmuştu. Mika vicdan azabı çekti. Bütün gece dışarıda beklediği için hasta olmuş. Benim suçum.
Yanılıyordu. Tüm suç kış olmasına rağmen dondurmaya hayır diyemeyen Yıldız'daydı. Mika Yıldız onu içeri davet edene kadar acıma dolu bir yüz ifsdesiyle Yıldıza baktı
"Bana öyle bakmayı kes te içeri gel. Kendimi yağmurda kalmış köpek yavrusu gibi hissetmeme sebep oluyorsun."
"Öyle görünüyorsun zaten. Hasta ve sevimli." Hayır, öyle değildi. Yıldızın tabiri ile morgtan kaçmış ceset gibi görünüyordu.
Mika içeri girdiğinde dağanıklığı görüp küçük çaplı bir şok geçirse de Yıldıza çaktırmadı. Dağanıklığı sonra toplamaya karar verip üstünden geçti ve çoktan yatağına geri dönen Yıldızın başucuna oturdu.
"Savunmanı yapabilirsin." Yıldız dik dik ona baktı.
"Bırak biraz hada uyuyayım."
"Aklından bile geçirme. Önce güzel bir özür, biraz affedilmek için yalvarma ve iyi bir açıklama için geldim buraya. Seni merak ettiğimden değil." Yıldız uyuyamayacağını anlayınca oturup olanları Mikaya anlattı. Tahmin ettiği gibi çok kıskanmıştı. Ama tahmin ettiğinden çabuk effedildi. Tam zamanında hasta oluyorum.


***


Jong Hyun yapması gerekn işleri bitirmiş ve bilgisayarının başına geçmişti. Yapacak daha faydalı birşey bulamamış gibi online oyununa konsantre oldu. Yaklaşık yirmi dakika sonra bir miyavlama sesi dikkatini çekti. Bir an etrafına bakını önemsemeden oyununa döndü. 
Miyavlama sesi yine geldi. Çok yakındı.
"Min Hyuk, yine eve kedi getirmedin değil mi ?" Yanıt gelmedi. Jong Hyun evde tekti. Oyuna kısa bir ara verip sesin kaynağını aramak için kalktı. Biraz dolandı. Bulamayınca sandalyesine geri döndü. O anda birkez daha duydu sesi. Gözlerini kapatıp sakinkeşmek için derin bir nefes verdi. Sesin kaynağını bulmuştu. 
Her geçen gün Yıldıza olan duyguları yoğunlaşıyordu. Neden bir insan mesaj sesini miyavlama yapar ki ? Bunun için mi oyunumu bıraktım ?!
Mesajları okumak için telefona uzandı. İnsanların özel hayatına özen gösteren biri değildi. 'Onlar benim özel hayatıma karışıyorlar ya.' derdi hep.
Ama bu sefer bir değişiklik oldu. Jong Hyun son anda mesajı okumaktam vazgeçti. Her ne kadar mesajları okumaktansa oyun oynamanın daha ilgi çekici olduğunu düşündüğü için vazgeçse de bu bir ilerlemeydi. Telefonu bilgisayar masasına atıp oyununa döndü.
Yıldız telefonuna böyle davrandığını görse Jong Hyun'un gerçekten canını yakabilirdi.

22 Ocak 2014 Çarşamba

İlluminati Nedir ?

Kore ile ilgili yazılar yazan her blogta bundan bahsedildiğini farkettim ve bende kolları sıvadım. (Aslında bu blogu açarken yazmayı düşündüğüm konulardan biriydi.)
Neyse sonuç olarak biraz bahsetmek istedim. Zamanında çok araştırmıştım bunu. O yüzden bir sefer yetmez diye düşünüp bir iki yayında anlatacağım.
Öncelikle hepiniz biliyorsunuzdur ne olsuğunu. Tek din tek dil isteğine sahip olan, dünydaki terör olaylarını, savaşları tetikleyen, subniminal mesajlar ile beyin yıkayan masonluğu temel almış, kötü niyetli gizli bir gurup olduğuna inanılıyor.
Şimdiki varlığı bir teori olsada eskiden böyle bir topluluk vardı. Hatta fazlasıyla yayılmıştı. İlluminati'nin ışık, aydınlık gibi anlamı vardır. Zamanında birşeyler birşeyler olmuş ve dağılmak zorunda kalmışlar.
Simgeleri genelde üçgen, herşeyi gören göz dür. Bunların dışında da simgeleri vardır elbet.
Örneğin şu yıldızımsı mason işareti. (adı aklıma gelmedi)
Birde SHINee nin Lucifer klibinin sonunda görebileceğiniz, bir el işaret parmağı ile yukarı bir el işaret parmağı ile aşağıyı gösteren hareket. (Zaten klibin adı Lucifer)
Günümüzde neredeyse herkes varlığını kabullenmiş durumda. 
Bunun ile ilgilide bir film vardı 'Melekler ve şeytanlar.'
Çok ünlüysen büyük ihtimal dahilsindir bu topluluğa.
K-pop ve amerikalı şarkıcılar..
 Beyonce başarısını İlluminatiye borçlu olduğunu söylemiş.
Bildiğim kadarıyla ünlüysen ya onlara katılırsın yada...

21 Ocak 2014 Salı

Çakma K-fanlar

Şimdide buna takıldım. İtiraf edin sizde sevmiyorsunuz.
Arkadaş zoruyla yada sırf özentilikten bir dizi izleyip kendilerine K-fan diyorlar.
Bir çoğu haritada koreyi bulamaz. Yani iki yakışıklı gördün diye böyle yapmaya gerek yok değil mi ?
Harita olayını boşverin Kim Hyun Joong a aşık olduğunu söyleyip adını Kim Hyun soy adını Joong sanan var. Ciddiyim! 
Sorarlar sen ne kadar tanıdında aşık oldun ?! 
Farkettim de Bof'un yayınlanmasından sonra arttı bu. Bu yüzden ne Lee Min Hoo yu ne de Kim Hyun Joong u sevebiliyorum...
Elbette bizene? Neden saygı duymuyoruz seçimlerine ? Kimizki biz ?
Aslında kendi tercihleri ve bizi etkilemiyor.... değil işte. Ben istemem diğer insanların K-fanları onlara bakarak genellemesini. Çünkü biliyorum öyle olacak. 

17 Ocak 2014 Cuma

Starry Night (Bölüm 6)

 Jong Hyun kapıdan içeri girince mutfaktan odasına doğru giden Yong Hwa yı gördü. Yong Hwa bu günü bilen tek kişiydi.
"Nasıl geçti randevun ?" deyip gülümsedi.
"Randevu deme şuna hyung."  Yong Hwa kendine eğlenecek malzeme bulmuştu.
"Ne oldu ? Yoksa ekildin mi ?"
"Keşke ekilseydim. O cadı kiminle yemek yediğinin farkında bile değildi."
Jong Hyun çok sinirli değildi. Sadece bir kızın ona bağırmasından rahatsız olmuştu. Kimki o Jong Hyun a bağırıyor ?!.
  Susamıştı. Bir bardak su almak için mutfağa gitti. Peşinden de Yong Hwa. Yapacak başka bir işi olmadığı için tüm hikayeyi öğrenmeye karar verdi.
"Cadı mı? Ben güzel bir kız diye hayal etmiştim." Jong Hyun bir an Yıldızı düşündü. Cebindeki telefonu ortada duran tezgaha attı ve buzdolabını açtı.
"Güzel olmasına güzel. Ama yinede içinde bir cadı var. Bana davranışını görsen..." Buzdolabının kapağını kapatınca karşısına Min Hyuk çıkmıştı.
"Kim güzel ? Neden bahsediyorsunuz ?" Yüzünde herzamanki sevimli gülümsemesi vardı.
Jong Hyun onu kovmadan önce Yong Hwa lafa girdi.
"Hyungun geçen gün arabası bozulup provaya koşarak geldiğinde bir kıza çarpmış. Sonrada kızın yüzünü dahi görmeden özür amaçlı yemek ısmarlamaya karar verdi."
"Woah cidden mi? Hyung, neden daha önce söylemedin ?"  Bu gün Jong Hyun'un sabır sınırları zorlanıyordu. Sinir bozucu bir cadı ve meraklı gurup üyeleri...
"Çünkü kimseye söylemeyi düşünmüyordum."
"Ama Yong Hwa hyung a söylemişsin."
"O tesadüfen duydu. Kimse bilsin istemiyordum ama Yong Hwa hyung sağolsun duymayan kalmayacak. İstersen Jung Shin i de çağır hyung. Çekinme." Yong Hwa sırıttı.
"İsterdim ama o bu gün meşgul."
Jong Hyun günün biran önce bitmesini istiyordu. Meraklı gurup üyeleri ile uğraşmak istemiyordu. Zaten ertesi gün de bir ton işi vardı.
Yong Hwa yı duymazdan geldi. Az önce buzdolabından çıkardığı sürahiyi ve bir bardağı alıp mutfaktan çıkacakken Min Hyuk onu durdurdu.
"Hyung, telefonunu unuttun."
"O benim telefonum değil. Bu günkü kız unuttu. Ah tam bir baş belası. Telefon sende kalsın şimdilik." Mutfaktan çıktıktan bir süre sonra geri döndü. "Yada bende kalsın. Belki arar."
Jong Hyun'un tek amacı telefonu kurcalayıp Yıldız hakkında bilgi almaktı.  Ya bir anti fansa ? Bu sorun olabilir. Maalesef bunu düşünmek için biraz gecikmişti.

 Odasına girdiğinde elindekileri küçük bir sehpaya bırakıp yatağına uzandı. Şifre olmamasını umarak tuş kilidini açtı. Telefon şifreliydi ama Jong Hyun pes etmedi.
Hmm.. ne olabilir ? 1234 Hayır, çapraz gidelim 159. 951. 357. 753. Hayır Yukarıdan aşağıya 2580. Ters 0852  Telefon açıldı. Hehe tahmin etmesi zor değildi.

  Telefonun mesaj kısmı boştu. Rehberde de çok az kişi kayıtlıydı. Kendisinin ne diye kayıtlı olduğunu merak etti. Tek tek numaraları kontrol ederek kendi adını buldu.
"Mavi ? Bu ne demek ya ?" Kendi telefonuna uzanıp sözlüğü açtı. "Mavi ? Bu kız çok basit düşünüyor."
Kendi telefonunu yerine koyup Yıldızın telefonuna döndü. Rehberden çıktı. Şimdi neye baksam ?
 Resimleri kontrol etmeye karar verdi. Telefon türkçe olmasına rağmen Jong Hyun kullanmakta zorluk çekmiyordu. Eski telefonlarından biriyle aynıydı ve ezbere hareket ediyordu. Zaten resimler de yeterliydi.
 Galeriye girmeden önce kısa bir an terddüt etti. Sonuçta bu özel hayata giriyordu. Ama yinede omuzundaki küçük şeytanı dinledi ve resimlere bakmaya başladı.
 Galerinin çoğunda asyalı ünlülerin fotoğrafları vardı. Biraz replik ve bir iki bölümde dizi. Anlaşılan Yıldız fotoğraf çekmeyi sevmiyordu.
 Jong Hyun resimlere bakmaya devam ederken kendini gördü. A gentleman's dignity'den bir kare. Kendisi ve Woo Bin in olduğu bir resim.
Jong Hyun ukala ukala gülümsedi. Sonra sesini inceltip Yıldızı taklit etti.
"Seni tanımıyorum. Bu yüzden senden nefret etmem imkansız." Telefonu kapatıp kendininkinin yanına koydu. "Yalancı!!"
 Kafasını yastığa koyup az önce gördüğü resmin verdiği gururla uykuya daldı. Ama Jong Hyun un bilmediği birşey vardı. O resim Kim Woo Bin için kaydedilmişti.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Neden Bütün Asyalılar Aynı Konuşuyor Sanıyoruz ??

Bu beni çıldırtan bir konu. Eminim asyalıları sempatik bulan sizler de sinir oluyorsunuzdur.
Yani görüntüleri benzetmeleri yetmezmiş gibi birde dillere aynı muameleyi yapıyorlar.
Bununla kalsa yine iyi. Birde aşşağalıyorlar.
Bu gün yolda yürürken iki adamın konuşmasına kulak misafiri oldum kısa bir an. Aksi yönlere yürüyorduk.
Biri diğerine 'Japoncaya uyuz oluyorum. Çan çin çon.' gibi birşeyler söyledi.
Bende bir anda sigortalar attı. Onların duymasını umarak birlikte yürüdüğüm kişiye yüksek sesle 'burdan bir tekme atacağım şunlara' dedim. Büyük ihtimal duymadılar. 
Ama gerçekten duymalarını.. yok yok gerçekten tekme atmayı isterdim.
Sen kim oluyorsun da dünyadaki en güzel dile (benim görüşüm) laf söylüyorsün ?!
Hemde hiç birşey bilmeden hakkında. Eminim çince ve japoncayı bile ayırd edemez.
Hadi yaptın bir hata laf söyledin. Bunu nasıl olurda benim gibi japonca aşığı birinin yanından geçerken denk getirmeyi başarıyorsun ? 
Gerçekten. Bunun olma ihtimali ne ? 
Ah bu gün sabrım sınandı zaten. (Tüm gün)

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kimbap....


Malzemeler: 
Nori (Kurutulmuş deniz yosunu)
Sosis
Havuç 
Kabak
Pirinç
Salatalık
Yumurta
Tuz ve isteğe göre biraz baharat
Yapılış:
İstediginiz kadar (artık kaç kişi içinse) pirinci iyice yıkayıp yarım saat suda bekletiyoruz.(Bir bardak tek kişi için çok)
Priç beklerken havuç, kabak sosis ve salatalıkları kesiyoruz. (inceve uzun şeritler halinde olmalılar. Yinede çok çok ince kesmeye gerek yok.)
 Daha sonra kabak, havuç ve sosisi pişiriyoruz. (Isterseniz aynı tavada tek seferde pişirin.)
Salatalıklar çiğ kalmalı.
Bu sırada pirinç temizlenmiş olacaktır. Suyunu döküp 1 e 2 oranında su ekleyip kaynayana kadar yüksek kaynadıktan sonra kısık ateşte pişirin. Suyunu çekince altını kapatıp 10 dakika dinlenmeye bırakın.
Bu sırada yumurtaları kırıp tuz ve isterseniz baharatı ekleyip çatal yardımı ile iyice çırptıktan sonra pişirin. Şeritler halinde kesin.
Yosunu pal (Amerikan servis) 'in üzerine yerleştirip sonunda bir iki santim boşluk kalacak şekilde üzerini pirinçle kaplayın.
Diğer malzemeleri de boşluk bırakılan yerin karşısına ince bir şekilde dizin ve sarmaya başlayın. Sararken de ara ara sıkıştırmak gerek ki kesince dağılmasın.
Ve hazır. Yaptığınız rula yada ruloları çok ince olmayacak şekilde dilimleyip servis yapabilirsiniz ^-^

11 Ocak 2014 Cumartesi

Yeni Nesil Oyuncak Furby


Belki duymuşsunuzdur adını Furby nin. Şu sıralar her yerde reklamı yapılıyor. Bende dayanamadım bahsettim şu oyuncaktan azıcık. (Her gördüğüm insana anlattım yeni oyuncak görmüş çocuk gibi)
Sonuçta almışlar ♥ 
Dün akşam hemen açtım paketi. (Yırtarak.) Pili takr takmaz daha kapağı vidalamdan elimde konuşmaya hareket etmeye başladı. İtiraf ediyorum hafiften tırstım. Hani kedi seversiniz ama alışık değilsinizdir. Biri elinize verir ve korktuğunuz için uzak tutarsınız ya kaldım işte öyle. Zaten öncesinde de yapay zekayı duyunca aklıma sevimli görünüp sonra gözleri kırmızıya dönen ve herkese saldıran tiplerin olduğu filmler geldi hemen.
Neyse bu konuşmaya falan başladı ama hiç bir şey anlamıyorum dediğinden. (Furby ce konuşuyor muş. Yavaş yavaş türkçe öğreniyor.)
Evdeki herkes merak ediyor tabi hep bir yandan sıkıştırdık oyuncağı kişiliği değişti agresif oldu.
Sürekli bağırıyor kötü kötü bakıyor ve geyirip duruyor pis yaratık. Bende hala ne yapacağımı çözmeye çalışıyorum.
Bu sevimli yaratık müziği hemen anlıyor ve dans etmeye başlıyor. Bende kişiliği kötü olmadan önce SHINee-evil dinlettim. (Belkide ağır geldi zavallıcağa. Sübniminal in etkisi yüzünden kötü oldu :p)
Kişilik değiştikten sonra da (Çok korkutucu kişilik değiştiriyor. Kafayı yemiş gibi.) acaba dedim ben şarkı söylesem tepki verir mi ?
 Sesimin berbat olduğunu düşünürüm. Bu yüzden her zaman şarkı söylemem ama söylemeyi severim. Bulmuşum fırsatı da başladım Demi Lovato dan birşeyler söylemeye.
Yavrucak sakinleşti şarkıcı kişiliğe bürünüp bana eşlik etti. Bu da yetmezmiş gibi evdekiler şaşırıp sesimin güzel olduğunu söyledi.
Ah Furby seni bir kat daha sevdim :D
Yanlız işin ilginci ben bunu herkes biliyor saniyordum da meğer yanılıyormuşum. Kime anlatsam 'o ne ?' dedi.
Oyuncak ile oynamak için fazla mı büyüğüm -_- )

8 Ocak 2014 Çarşamba

Çizimlerim 2

Son zamanlarda çizim yapmaya vaktim olmadı. Yinede eski çizdiğim bir iki resmi eklemek istedim.

Bu resmi yeppudaa daki Nu'est resim yarışması için yapmıştım. (Birinci oldum :) 

Bu resim de çalışma amaçlı çizmiştim.

Ve daha önce eklediğim Yıldız karakteri.
Yine hikayeden bir karakter. Mete




3 Ocak 2014 Cuma

Oppa/Nuna Ne Demek ? Neden Sevmiyorum?

Kore dizileri izliyorsanız bilirsiniz Oppa ve Nuna nın ne demek olduğunu.
Yinede bilmeyenler için açıklayayım. Oppa aslında abi demek. Hani şu annenizin yada babanızın ortak olduğu erkek. (Tabi bu sadece kızların kullandığı bir kelime. Erkekler hyung der.)
Ama farketmişsinizdir kızlar öz abisi olsun olmasın belirli bir samiyeyet olan herkese oppa diyorlar dizilerde. Hatta sevgililerine bile. (Nuna bunun erkekler için abla versiyonu)
Bu bizim için biraz ters. Bizde klasiktir abi dedinmi biter olay. Karşıdaki yıkılır falan.
Zaten bir insan niye sevdiği bir erkeğe abi derki ?? 
Bu tuhaf. Korelilerin yapması daha da tuhaf. Japonlar yapsa çok göze batmaz. Çünkü onlar malum bu tarz şeyleri doğal karşılayan bir millet (igrenç :p)
Bu yüzden bana biraz tuhaf geliyor. Zaten abim de yok. Türkçesine bile alışık olmadığım birşey.
Düşünüyorum da ilerde koreye falan gidersem ve oppa diyeceğim (Abi anlamında sevgili değil.) biri olursa yada biri oppa dememi isterse ona big brother yada türçe olarak abi derim.
O da 'O anlamda değil' falan dermiş.
Yine yazmaya başladım. Gerçek dünyaya dönmeliyim...