Beşinci kez mezaj atmayı düşünüp telefonunu kaybettiğini hatırladı. Bunu Mika'nın peşinden koşarken farketmişti. Bir ara restorana döndü ama kimse bir telefon bulmamıştı. Jong Hyun çıktıktan hemen sonra mesaisi biten garson dışında.
Telefonunu biryerlerde unutmak ona çok normal geliyordu. Beş kere telefonunu unuttuğunu unutan bir kızdı.
Mika'dan bu gecelik umudu kesti ve ertesi gün her şeyin daha güzel olmasını umarak evine döndü. Ev ne ara bu kadar dağıldı ? Her şey her yerdeydi. Yatağında bir iki parça kıyafet, yerde sabah yediği ramenin boş kutusu vardı. Ve diğer şeyler.
Dağanıklığın üzerinden geçerek kendini yatağa attı. Yorganın altındaki kağıtkarı fark ettiğinde her şey için çok geçti. Artık çizim için kullanılamazlar.
Kağıtları ve yataktaki kıyafetleri tekmeleyerek yere attı ve yorganı kafasına çekti. Uyanınca 'Ne rüyaydı ama.' diyebilme umuduyla uykuya daldı.
Ertesi gün Mika'nın siniri geçmişti. Dünkü olay duygusal bir anına denk gelmişti. O da bunun farkındaydı. Ayrıca tüm gece Yıldız kapısında beklemişti. Ama neden bir tane bile mesaj atmadı ?! Daha sonra bunun intikamını almaya karar verip Yıldıza bir mesaj attı.
"Dün akşam neler olduğunu anlatsan iyi olur." Yanıt yoktu.
"Yanıt versen iyi olur." Biraz daha bekledi.
"Hey yanıt ver! Dün gece o soğukta saatlerce bekleyecek kadar pişmandın. Şimdi trip mi atıyorsun!?>:(" Acaba hasta mı oldu ?
İyice meraklanan Mika soluğu Yıldız'ın kapısının önünde aldı. O sırada Yıldız uyuyordu. Sürünerek yataktan çıktı ve kapıyı açtı. Boş boş Mika'nın suratına bakıyordu. Hasta olmuştu. Mika vicdan azabı çekti. Bütün gece dışarıda beklediği için hasta olmuş. Benim suçum.
Yanılıyordu. Tüm suç kış olmasına rağmen dondurmaya hayır diyemeyen Yıldız'daydı. Mika Yıldız onu içeri davet edene kadar acıma dolu bir yüz ifsdesiyle Yıldıza baktı
"Bana öyle bakmayı kes te içeri gel. Kendimi yağmurda kalmış köpek yavrusu gibi hissetmeme sebep oluyorsun."
"Öyle görünüyorsun zaten. Hasta ve sevimli." Hayır, öyle değildi. Yıldızın tabiri ile morgtan kaçmış ceset gibi görünüyordu.
Mika içeri girdiğinde dağanıklığı görüp küçük çaplı bir şok geçirse de Yıldıza çaktırmadı. Dağanıklığı sonra toplamaya karar verip üstünden geçti ve çoktan yatağına geri dönen Yıldızın başucuna oturdu.
"Savunmanı yapabilirsin." Yıldız dik dik ona baktı.
"Bırak biraz hada uyuyayım."
"Aklından bile geçirme. Önce güzel bir özür, biraz affedilmek için yalvarma ve iyi bir açıklama için geldim buraya. Seni merak ettiğimden değil." Yıldız uyuyamayacağını anlayınca oturup olanları Mikaya anlattı. Tahmin ettiği gibi çok kıskanmıştı. Ama tahmin ettiğinden çabuk effedildi. Tam zamanında hasta oluyorum.
***
Jong Hyun yapması gerekn işleri bitirmiş ve bilgisayarının başına geçmişti. Yapacak daha faydalı birşey bulamamış gibi online oyununa konsantre oldu. Yaklaşık yirmi dakika sonra bir miyavlama sesi dikkatini çekti. Bir an etrafına bakını önemsemeden oyununa döndü.
Miyavlama sesi yine geldi. Çok yakındı.
"Min Hyuk, yine eve kedi getirmedin değil mi ?" Yanıt gelmedi. Jong Hyun evde tekti. Oyuna kısa bir ara verip sesin kaynağını aramak için kalktı. Biraz dolandı. Bulamayınca sandalyesine geri döndü. O anda birkez daha duydu sesi. Gözlerini kapatıp sakinkeşmek için derin bir nefes verdi. Sesin kaynağını bulmuştu.
Her geçen gün Yıldıza olan duyguları yoğunlaşıyordu. Neden bir insan mesaj sesini miyavlama yapar ki ? Bunun için mi oyunumu bıraktım ?!
Mesajları okumak için telefona uzandı. İnsanların özel hayatına özen gösteren biri değildi. 'Onlar benim özel hayatıma karışıyorlar ya.' derdi hep.
Ama bu sefer bir değişiklik oldu. Jong Hyun son anda mesajı okumaktam vazgeçti. Her ne kadar mesajları okumaktansa oyun oynamanın daha ilgi çekici olduğunu düşündüğü için vazgeçse de bu bir ilerlemeydi. Telefonu bilgisayar masasına atıp oyununa döndü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder