Translate

29 Nisan 2014 Salı

Starry Night (Bölüm 18)

Jung Shin her an uykuya dalmak üzere olan Jong Hyun a ardından cafede arkadaşları ile iyi vakit geçiriyormuş gibi görünen türk kıza baktı.
Az önceki ufak tartışma sebeplerinin bir kaç mertre yakında olduğunu Jong Hyun ile Yong Hwa ya söylemeyi miydi ?
Hayır, bunu öğrenince Jong Hyun un ne tepki vereceğini bilmiyordu. Ve Jung Shin azar işitmek istemiyordu. Jong Hyun böyle önemsiz birşey yüzünden uyandırıldı diye kızabilirdi.  Zaten Jung Shin karar verene kadar cafeden fazlasıyla uzaklaşmışlardı.

 O sırada Jong Hyun Diğerlerinin sandığı gibi uyumuyor sadece düşünüyordu. Gözleri kapalı olsa da kafasını çevirirken kısa bir an dışarıyı görmüştü. Nerede olduklarının farkındaydı. Ve Yıldızın bir erkekle birlikte az önce önünden geçtikleri cafe de oturduğunu da.
Görmezden gelmişti çünkü bunu bilip bilmememsi birşeyi değiştirmeyecekti. Sonuçte Yıldız eski bir arkadaşı değildi. Kız arkaşı veya tanıdığı birinin sevgilisi de değildi.  O sadece kısa süre muhatab olduğu bir insandı. 'Aynı bu sabahki yönetmen gibi' diye düşündü. Yönetmeni de onu fark etmediği sürece görmezden gelirdi.  Yine birşeyin farkında değildi Jong Hyun. Ne olursa olsun yönetmeni bu kadar fazla düşünmezdi.

 Jung Shin ve Jong Hyun gibi  Yong Hwa yı da düşünceler ele geçirmişti. Bu yüzden araba fazla sessizdi  ve daha da düşünmeye itiyordu bu sessizlik.
Yong Hwa az önce gördüğü şeyin etkisi ile 'Çok güzeldi' diye düşündü. Arabayı durdurmalı ve yanına gitmeliydi. Ama gecikmişti.
Peki ya oradaki adam kimdi ?  Ya benden önce onu elde ederse ?
'Yarın ilk iş' diye söz verdi kandine. 'O ayakkabıları satın alacağım.'
***
 Yıldız ve Mika az önce CN Blue nun dörtte üçünün önlerinden geçtiklerinden bi haber parasını Mete ye ödettikleri kahvelerin tadını çıkarıyor bir yandan da geçmişten bahsediyorlardı. Mika türkçe Mete de korece bilmediği için ingilizce konuşmaya karar vermişlerdi.
"Aynen öyle" dedi Yıldız mochasından bir yudum daha aldıktan sonra. "gerçekten bayıldığımı sanmış ve birden kandini sahneye atmıştı."
"Hey! o kadar gerçekçi oynamak senin suçundu.  Hem oyundan önce heyecandan bayılacak gibi hissettiğini söylemiştin." Yıldız aklında canlanan sahne yüzünden gülüyordu.
"Evet, ama yinede bir salon dolusu insana rezil olan sendin. Birde doktor çağırın diye bağırmıştın." Mika da kendini tutamayıp gülmeye başlayınca Mete sağ eli ile yüzünü kapatıp kafasını öne eydi.
"Ve o saol sana yetmedi. Arkadaşına rezil oluyorum."
"Endişelenme onunda senden pek farkı yok. Zaten buraya bu tarz anıları dinlemek için geldi. Birde senin yakışıklı olduğunu düşündüğü için." Bunu duyan Mete hemen kafasını kaldırdı ve çenesini sol eline dayıyarak Mikaya döndü. Gözlerini kısıp cool görünmeye çalıştı.
"Sence...yakışıklı mıyım?" Mika iki elini yumruk yapıp başparmaklarını havaya kaldırdı.
"Kesinlikle."
"Bunu duyduğuma sevindim. Birileri yakışıklı olduğumu söylemedi hiç. Sanırım çirkin olduğumu düşünüyor." Yıldız Metenin ondan 'birileri' diye bahsetmesinden hoşlanmazdı. Mete de bunu inadına yapıyordu.
"Bana 'birileri' demeyi kes. Hem çirkin olduğunu düşünmüyorum. Sadece yakışıklı olduğunu da düşünmemiştim."
"İçime su serptin Yıldız." İkisi Mika orada değilmiş gibi konuşmya devam ediyor, Mika da halinden mamnun onları izliyordu.
"Sanki sen daha önce benim güzel olduğumu düşündün de bana kızıyorsun."
"Düşündüm tabi. Sana prenses diyorum. Hatta prenseslerden güzel olduğunu bile söylemiştim. Prensesler güzel olur."
"Gerçek hayatta prenses gördün mü ki bu kadar emin konuşuyorsun?"
"Hayır, ama prens Charles ı görmüştüm. Ve senin kadar güzel değildi. Şimdi bana cevap ver Yıldız. Ben yakışıklı mıyım değil miyim?"
Yıldız Metenin yüzüne dikkatlice bakıp biraz düşündü. Daha önce binlerce defa Metenin yüzüne bakmıştı ama hiç bu kadar incelememişti. Güzel yeşil gözleir vardı Metenin. Ve küçükken sarıya yakın olan ama şimdi koyulmuş kumral saçları. Küçükkken bir kız olamsına rağmen Mete daha güzel saçlara sahip diye onu kıskandığını hatırladı. Ve saçları koyulmaya başlayınca yaşadığı hain sevinci. Ah! Hadi ama sadece on iki yaşındaydı.
"Ee ? Cevabın ne ?" Nedense soru Yıldız çok zor gelmişti.
"Sanırım yakışıklısın."
"Sanırım ? Daha ne kadar aşşağılanabilrim ki?" Mete alaycı bir ses tonu ile konuşmak istemiş ama başarılı olamamıştı. "Mika yakışıklı olduğumu söylemişti oysa."
"Aşşağılamak istemedim. Sadece bilmiyorum. Bu hiç bir ilgisi olmayan insana 'Bu ayakkabılar güzel mi' demek gibi."
Hiç bir ilgisi olmayan insan. Bu cümle Meteyi incitmişti. Mete elini kahve fincanına sardı ve hala dumanı çıkan  espresso dan bir yudum aldı. O sırada Yıldız konuşmaya devam ediyordu.
"Hem yerinde olsam Mikanın söylediklerine çok inanmazdım. Çok fazla abartıyor. Ona sorarsan benden hoşlandığını düşünüyor." Mika itiraz edecekti ama Metenin ağazındaki kahveyi püskürtmekten son anda döndüğünü fark etti. Mete kahveyi zorla yutup öksüremeye başlayınca Yıldızı boşverip ona döndü.
"İyi misin?" Kısa süre nefes alamadığı için Metenin gözleri kızarmıştı. Onun için endişelenen Mika ve Yıldıza baktı.
"İyiyim. Sadece... kahve beklediğimden sıcaktı."
"Daha dikkatli olmalısın." Mika metenin uydurduğu bahaneye inanmış gibi görünüyordu. Ama Yıldız o kadar saf değildi. Sorun gerçekten sıcaklık olsaydı Metenin bunu ağazını kahve ile doldurmadan önce farketmesi gerekirdi. 'Yalan söylüyor' diye düşündü Yıldız. 'Büyük ihtimal söylediğim şeye güldü ama Mikayı kırmak istemedi.' O da Mikanın düşüncesini tuhaf bulmuş olmalıydı.
 Yıldız düşüncelere kendini kaptırmış, Mete de öksüremye devam ederken telefon çaldı. Mete kızlardan izin istedi ve masadan kalkıp telefonu yanıtladı. Bir iki dakika içinde geri dönmüştü.
"Kötü haber. İş için aradılar. Bazı ufak tefek ayrıntılar.  Üzgünüm ama yinede benim gitmem gerekiyor."
"Tabi gitmen gerekiyorsa git." Mika neşeli görünmeye çalışsada üzüntüsü belli oluyordu. Meteyi eğlenceli bulmuş ve onu kısa sürede sevmişti. Bir arkadaş olarak tabiki. Şimdi ise ayrılmak istemiyordu. Sevdiği misafir evine dönerken ağlayan küçük çocuklar gibi.
"Gimenden önce... Küçük bir sürprizim var. Yarın sabah on da boş musunuz?"
"Herzamanki gibi." diye yanıtladı Mika acınası asosyelliğine gülerken. Yıldız sa sadece kafası ile onayladı.
Mete ceketinin iç cebinden üzerinde adres yazılı bir kağıt çıkartıp masaya koydu.
"Öyleyse saat on da bu rada buluşalım. Hoşunuza gideceğini düşündüğüm birşey var." Mika heyecanla kağıdı aldı ve yazanları okudu.  Kafası karışmıştı. Kağıdı Yıldıza uzattı.
"Bu adres cafe ye ait deği mi ?" Yıldız kağıdı almak için elini uzattı ama Mete çoktan kağıdı  Mikanın elinden almıştı.
"Ah pardon yanlış adres." Az önceki kağıdı çıkardığı cebten birkaç tane daha kağıt çıkarttı. "Bu benim evin. Bu iş için buluşma.. Hah parkın adresi." Bu sefer adresi Yıldıza uzattı. Yıldız gülümsedi.
"Sanırım kaybolmaktan korkuyorsun." Sonra adrese baktı. "Bu parkı biliyorum. Yarın orada olacağız. Süprizini merak ettim. İlginç birşey olsa iyi olur." Mete de gülümsedi.
"Tahmin edemeyeceğin kadar."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder