Translate

28 Haziran 2014 Cumartesi

Starry Night Chibileri

Tatilde bol bol yazı yazar, hikayeleri düzene sokar bol bol yeni konu eklerim bloga diyordum. Ama ne yazık ki bir süredir doğru düzgün bir şey yazamıyorum. Bunun için takipçilerimden özür dilerim.

Tüm kış boyunca evde oturup beynimi ve hayal gücümü kullanırken yazın daha az beyin gerektiren hobiler edindim. Belki de bundan dolayı oturup doğru düzgün yazamıyorum. 

Yine de en azından çizim yapıyorum. Yeni kalemlerim var. İşte Starry Night ın yeni çimleri ve renklendirmeleri...
Farkındayım çok yetenekli değilim ama kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Bölüm 5: 
Mika Yıldız ve Jong Hyun u yemek yerken(Aslında tartışırken) görür.

 Bölüm 24:
Yılızı kolundan sürükleyen Jong Hyun zaten Yıldızın incinmiş ayağının daha kötü olmasına sebep olduğu için onu taşır.

Bölğm 5:
Jong Hyun Yıldızın şifresni çözmeye çalışır.

Bölüm 25: 
Yıldız Metenin seslenmelerine karşın uyanmamaya direnir

21 Haziran 2014 Cumartesi

Ren (Bölüm 1)

Bir süredir üzerinde çalıştığım Nu'est fanfictionu 'Ren'in ilk bölümünü sizlere sunmaktan guru duyarım !! \(*-*)/ (Alkış)

Ama Dikkat!! Bu yan proje. Yani önceliğim olan başka hikayeelr var. O yüzden bölümler aylarca aralardan sonra gelebilir. Buna göre başlayın derim.
Hikayede gay içeriği yok endişe etmeyin. Aşk ta yok. Yanlış anlaşılan bir ünlünün hayatını anlatanan komedi hayattan kesitler bir hikaye. Bu yüzden devamlılık çok ta önemli değil. Rahat rahat okuyabilirsiniz de ^^ Ve ilk bölüm ^^
***

Seul sokakları geceleri daha bir güzel oluyor değil mi ? Hava sıcak olmasına rağmen güneş yakmıyor çünkü. Ayrıca bir şapka takınca karanlıktan da faydalanarak gizlenebiliyorsun.
İnsanlar kim olduğumu anlamadan gelip geçiyor yanımdan.

Ben kim miyim ?
Choi Min Ki. Yada bilinen adımla Nu'est'ten Ren. Koreli bir şarkıcıyım ve erkek olmama rağmen çok güzelim.

Kızların dış görünüşümü kıskandığı, erkeklerin cinsiyetimi öğrenene kadar flört etmeye çalıştığı biriyim.  Ah evet, bu gerçekten iğrenç.

Biraz sevimliyim diye bunu söhret için kullanıyor olabilirm ama başka şasım yok. Çıkış yapmadan önce  bunun böyle sonuçlanacağını bilmiyordum.

Çoğu insan beni eşcinsel sanıyor. Ama genel tanının aksine ben normal bir erkeğim. Kızlardan hoşlanıyorum ve yanımdan mini etekli biri geçince ister istemez arkasından bakıyorum. Tebiki çaktırmadan.

Çok memnun olmasam da kız gibi davranmaktan, birşey söyleyemiyorum. Çünkü ben böyle olmalıyım.
Gözlerimi sevimli gösteren eyelinerım, uzun saçlarım ve dikkat çeken duduaklarım.  Eğer bu işe devam etmek istiyorumsam bunlara katlanmalıyım. Yani menajer öyle söylüyor.

Ama ben hala anlamıyorum.  Kızların neden beni bu halimle sevdiğini. Arada merak ediyorum eşcinsel sanılan fanlarım var mı diye...
Fanlarım... Onlar bu duruma katlanabilmemdeki en büyük desteğim. Beni bu halimle beğeniyorlar ve destek veriyorlar. Gerçek beni tanısalar daha çok seveceklerine inanıyorum aslında. Ama benim seçme şansım yok.

Yinede bazen seçme şansım olmayan şeyleri de yaparım. Gecenin bir saatinde gizlice yurttan kaçmak gibi. Ama kısa süre içinde yurda geri dönmeliyim. Aksi taktıde güzel bir azar işitebilirim.
Ne yazıkki yaptığım şirinlikler menajer ve diğer yetkili insanlarda işe yaramıyor.
Durduğum yerde topuklarımın üzerinde döndüm ve yurda doğru yürümeye başladım.
Ah ama dönmeden önce markete uğrayıp cips almalıyım. O kadar yürüdüm sonuçta. Bir paket cips için boş yer oluşmuştur kalori defterinde.

Cips reonu?.. Cips reonu ? Heh buldum. Cipsler..
Parti boylar çok ilgi çekici olsada bu küçük olanla yetinmeliyim. Son bir kez parti boy cipslere bakıp dramatik ayrılığımızı gerçekleştirirken bir müzik sesi dikkatimi çekti.
Aa bu bizim Face şarkısı. Olamaz! Bu bizim Face şarkısı!
Kasadaki kız bir L.O.Λ.E değildir umarım. Telefonla mı konuşuyor o ? Benimle çok ilgilenmez böylece.

"Evet, Nu'est in şarkısı.. Değil mi ama. Bende Ren e bayılıyorum. Şimdi ne güzel olurdu kapı açılsa Ren içeri girse."  Bu kız şaman falan mıydı önceki hayatında ?!

Şapkamı iyice yüzüme indirip kasaya gittim.
"Tabi kızım. Kesin aralarında birşey var. Ama ben yine de Aronla daha çok yakıştıklarını düşünüyoum..."
Aron ve ben mi ? Peki ama neden ?! Tamam, sevdiğim bir hyung ama o anlamda değil!

"Ah düşünsene Aron elini Renin omuzuna atmış. Ren onun gözlerine bakarak oppa diyor. Sonra Aron Renin yüzüne dokunuyor ve.."
Heey! Hey! Hey!  Bİraz fazla ileri gitmedin mi ?
Sesimi olabildiğince değiştirdim ve öksürdüm. Ardından cipsi kasaya koydum. Sonunda kız müşteri var deyip telefonu kapadı.

"Buyrun fişiniz."
Kızın beni tanımaması iyi güzel de, az önce duyduğum şeyler yüzünden kulaklarıma detarjan dökmeliyim. Evet, fanlarım escinsel falan değil ama bazıları gerçekten kaçık olabiliyor. Gerçekten! Umarım aronla karşılaşınca aklıma bu gelmez.

Ah evim evim kendim gibi olamadığım evim... Pekala gurup üyeleri sorun değil. Yani onlar gerçeği biliyor. Ailemin dahi bilmediği gerçeği.
Onlara defalarca eşcinsel değilim dememe rağmen inanmadılar.
Hadi ama !  Bana inanan hayranlar, hayatımda hiç karşılaşmadığım insanlar varken öz ailem bana inanmıyor... Neyse en azından beni tanıyan gurup üyeleri var.

Ama onlar bilse bile kendim gibi olamiyorum. Çünkü menajer sasaengler bir şekilde yurda sızarsa gerçeği öğrenmelerinden korkuyor.
Yani ne yapacağı belli olmayan manyaklar eve gierse önemli ola tek şey gerçek kimliğimin gizlenmesi!
Neyse sakin olmalı ve artık uyumalıyım. Yarın yorucu bir gün olacak.
***
Ah işte Ji Hyo. Şirkette çalışanlardan birinin kızı ve gerçekten çok güzel. Zeki ve yetenekli de. Ayrıca bir buçuk senedir kalbimin sahibi. Tabi bunun farkında değil.

İyi anlaşıyoruz, çok samimiyiz ama o da sırrımı bilmiyor. Ve beni sadece arkadaşı olarak görüyor. Bense şu anki kadar uzaktan onu izliyorum hep.

Yine gülümsedi. Onun gülümsemesi beni ne kadar  mutlu ediyor anlatamam.
Buraya mı bakıyor ? Sanırım beni fark etti. Tekrar gülümsedi ve yanima geldi.
"Ren! Sen burada mıydın ? Ne tesadüf bende seni arıyordum. Sana söylemek istediğim birşey var."
"Evet seni dinliyorum." Kafasını önüne eydi ve her gergin olduğunda yaptığı gibi başparmaklarının tırnaklarını birbirine vurmaya başladı.
"Ren.. Yani Min Ki... Sana söylemek istediğim şey.. Ben uzun süredir senden hoşlanıyorum !"
Kafasını kaldırdı ve gözleri gözlerimle buluştu. Çok güzel görünüyordu.
Ona ne söylemeliyim ?
Ah! Şu lanet dıt dıt sesi kafamı karıştırıyor. Bu ses nerden geliyor ki ?!
Neyse Ji Hyo bana.. Ji Hyo nerede ?

"Ah! Lanet!" Yataktan düşmüştüm. Öyleyse az öncekiler sadece rüyaydı.

Yarım açık gözlerimle bana pis pis sırıtan Baek Ho ya baktım.
"Ne var ?"

Gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı.
"Rüyanda yine mi Ji Hyo yu gördün ?"

Benimle birlikte yere düşmüş yastığı sert bir şekilde ona fırlattım.
"Bu seni ilgilendirmez!"

Yastığı yakalamıştı. Yüzü ile olsa da. Ardından geri fırlattı.

"Serseri! Kim bilir nasıl gördün!"

"Hey! Beni  bilirsin. Temiz kalpli, kız gibi biriyim." dedim ve ardından elimi yanağıma koydum gözlerimi kırpıştırdım.

"Evet, nasıl biri oldunu bildiğim konusunda haklısın. Ama tam bir serserisin!"

Normal bir kahkaha  atıp ayağa kalktım ve ardından rolüme bürünüp sevimli bir şekilde dil çıkarttım.
"Geçen gece öyle demiyordun ama hyung ~~~ "

"Hey git başka üyeye sark !" dedi ve bulduğu basşka bir yastığı fırlattı. Sesi sertti ama gülümsüyordu. Yinede rolüme devam edersem bir dahaki atacağı şeyin yastık olmamasından korktum ve sustum.

"Gece demişken.. Dün neredeydin ? Bir kızla falan mı buluştun yoksa ?"

"Hayır hava almaya çıkmıştım. Yakından gördüğüm tek kız kasiyerdi ve Araon ve benimle ilgili tuhaf düşüncelere sahipti. Ih! Korkunç! Neyseki beni tanımadı."
Baek Ho yeniden kahkaha attı.
"Kırıldım. Beni onunla aldatmaazsın değil mi ?"

Dil çıkardım ve omuzumu silktim.
"Bilemeyeceğim artık."

Biz birbirimizle alay ederken o asık ve çirkin suratıyla menajer girdi odaya. Önce biraz azarladı ardından günlük programı anlatmaya başladı. Benim tek düşündüğümse o kadar para kazanmasına rağmen neden hala estetik ameliyağatı olmadığı. Aynaya bakmak onun için acı vericidir...
Bunu düşününce ister istemez gülümsedim.

"Neye gülüyorsun sen ?!" Sana desem çok mu fazla olurdu ?

"Hiç sadece prova yapıyordum. Bilirsin, hayranlar ve kalpleri."

"Ve paraları..."
Evet, paraları. Seni sevmeyecekleri için tek düşündüğün bu.
"..Neyse siz ikiniz hazırsanız aşşağıya inin. Diğerleri çoktan araca bindi."

Üzerimdeki pijamalara ardından menajere baktım. 'Evet sanırım hazırım.' dememek için kendimi tutup hazırlanmak için odama döndüm. 10 dakika sonra diğerlerinin yanına inmiştim.

Arabaya binecekken Ji Hyo yu gördüm. Gülümsedi. Ardından beni fark etti ve tekrar gülümseyip bana doğru yürümeya başladı. Yoksa...?


19 Haziran 2014 Perşembe

Biraz da Fotoğraf..

Bir arkadaşın ricası üzere onun çektiği fotoğrafları paylaşabilceğimi söylemiştim.
Üyeliği yok ama yazarsanız yorumlarınızı okuyacaktır. Ve belli mi olur ben belki iletirim onun söylediklerini.










17 Haziran 2014 Salı

Sevgili Günlük; Sanırım Aşık Oluyorum

Sevgili günlük;
Geçen gün müzik açtım ve kardeşimin verdiği tepki 'Yine mi CN Blue?' oldu. Bu bir şeyleri fark etmemde yardımcı oldu sanırım.
Artık Boice tarafım V.i.p tarafımı yendi. Tek olmasa önemli nedenlerden biri  Yong Hwa.
Aslında durum Yong Hwa ya olan aşkım da değil. Bu başka bir şey. Beni duygulandıran bir şey..

Yong ilk sevdiğim koreli. İlk dinlediğim gurubun lideri. Ama nasıl olduysa daha sonra v.i.p oldum. Cn Blue yu dinlesem de üyelerin hepsini bilmiyordum.

Derken bir gün bir boice hikayesine denk geldim. Benimde kafamda v.i.p hikayesi vardı ama o boice hikayesini görünce birden CN ile ilgili hikaye yazma isteği oluştu.

Ve başladım gurubu araştırmaya.
İlkten Yong Hwa nın 22 haziran doğumlu olduğunu fark ettim. "Aa o da ikizler!" Ne yazık ki değildi. Bir gün ile kaçırıyor.
Ama ikizler gibi davranıyordu. Aslında benim gibi davranıyordu...
Katıldıkları Weekly idolü izleyince bana ne kadar benzediğini fark ettim.
(Bölüm 1  Bölüm 2 )


Kardeşime Yong Hwa ile ne kadar yakışacağımı söylediğimde 'Siz bir elmanın iki yarısı değil aynı yarısısınız.' dedi.

Neyse bu olayın üstünden biraz zaman geçti. Sonra pilatin moralimin bozuk olduğu bir zamanda bana bu linki yolladı. Ropörtaj
‘‘Işıklandırma mükemmel, hayranların çığlıklarıyla neredeyse sağır olunmak üzere, şarkı söylüyorum, bir yandan su içiyorum ama susuzluk gitmiyor, performans sona eriyor. Boşluk hissediyorum. Eve geliyorum, yatağıma uzanıyorum, yalnız, bir mum yakıyorum, zihnim sakin. Laptopu açıyor, DVDyi takıyorum ve The Simpsons. Bugün de Homer Simpson’ın komik tavırları ile teselli buluyorum.’’


Mumlar ve The Simpsons...
Üstümde Lisa simpsons t-shirt ü Homer posterinden bir iki metre uzakta oturup bu röportajı okudum. Bir ara tv de The Simpsons çıktı onu izlemek için ara verdim.

Normal bir insan sevdiği ünlü ile ortak yönler arar. Hatta oluşturur. Bu gayet normaldir ve benzer bir şey bulduklarında sevinirler.
Peki bu benzerlik neden benim gözlerimin dolmasına neden oluyor ?

7/24 Yong Hwa yı düşünmüyorum. Sasaeng falan değilim. Hatta çok sıkı bir boice bile değilim.
Ama Yong Hwa yı düşündüğümde oluşan bu his nedense diğer ünlülerde olmuyor.

Belki diğer ünlülere değil de Yong Hwa ya hayranım. Belki de benzerliğimize hayranım.

Kısacası şu an ne olduğunu bilmediğim bir duygu yaşıyorum. Ve bunun sadece bana benzemesinden kaynaklı olan bir şaşkınlık olduğunu umuyorum..

14 Haziran 2014 Cumartesi

Starry Night (Bölüm 25)

 Yıldız Jong Hyun'un kucağında oturduğu yere dödüğünde Jung Shin ve Min Hyuk orada değildi.
Mikadan öğrendiği kadarıyla Yong Hwa nın beklenmedik bir işi çıkmıştı ve biran önce onun bulunduğu çekimleri bitirmeleri gerekiyordu.

Yıldız açıklama yapmak zorunda kalmadığı için mutluydu.
Yani Mika olan biteni sormuştu ama ona 'Sonra konuşuruz.' diyebiliyordu. Bu sadece düşüncelerinin zihnini ele geçirmesine izin verebildi. Ama nedense düşüncelerinin hepsi Jong Hyun hakkındaydı.

İlk çarpışmalarını düşündü önce. Ardından gittikleri yemeği.
Yıldız hala yemeğe davet edilme sebebini anlamıyordu.
Yıldız hala yemeğe davet edilme sebebini anlamıyordu. Neden bir insan çarptığı birine yemek ısmarlardı ki?  'Bunu bir ara sormalıyım' diye not etti zihninin bir köşesine. Ama ne yazık ki Jong Hyun un da nedenini bilmediğinden bir haberdi.


Bir an bunları düşünürken Jong Hyun un onu taşıdığı sahne belirdi kafasında. Ayaklarından gelen bir
sıcaklığın anında boynundan yukarı doğru çıktığını hissetti. Bu tuhaf duyguda biraz utanç ve biraz da nefret vardı. Ayağa kalkıp Jong Hyuna hakaretler savurarak ileri geri yürümek hatta bir şeyler fırlatmak istiyordu.
Tamam Jong Hyun un onu taşıması kibarlıktı ama Yıldızı oraya sürükleyen de oydu. Hem Jong Hyun'un kucağında onun nefesini yüzünde hissetmişken nasıl sakin olması beklenebilirdi ki?
Koreli erkekler kızları sırtında taşımazlar mıydı? Jong Hyun neden kucağına almıştı?
Yıldız onun yüzünden sinirli ve utanmıştı. Ama bu yoğun duygular bile uyumasına engel olamadı.
Bütün gece uykusuzluk ve sabah erken kalkmanın ardından yaşadığı şeyler Yıldızın bütün enerjisini bitirmiş, oturduğu yerde hemde ağazı açık bir şekilde uyumasına neden olmuştu.
Horlamadığı için ne kadar şanslı olduğunu tahmin edemezdi.

***

Çekimler bittiğinde Yong Hwa hariç üyeler ve Mete yalnız bıraktıkları kızların yanına döndü.
Buldukları manzara koltuğa uzanmış Yıldız ve kollarını göğüsünde birleştirmiş, kafası öne düşmüş Mikaydı.
Hiç biri gördükleri karşısında gülümsemesini gizleyemedi.

Ses duyunca Mika Japonca 'Uyumuyordum!' diyerek ayağa fırladı. Daha önce defalarca Japonyaya giden CN blue üyeleri onun ne dediğini anlamışlardı.
Min Hyuk ve Jung Shin kendilerini daha fazla tutamayıp kahkaha attı.

Bunca gürültüye rağmen Yıldız hala uyanmamıştı.
Mete yanına gitti ve nazikçe Yıldızın kolunu dürttü.

"Yıldız uyan eve dönüyoruz."

Yıldız gözlerini açmadı ama sağ elini kaldırıp havada salladı.
"Git başımdan uyuyacağım."

Bu hareketi Jong Hyun u güldürmüştü. Yıldızın nerede olduğunu bilmediği belliydi.

Mete tekrar etti.
"Yıldız uyan. Çekim bitti. Eve gideceğiz."

"Tamam şu sayfayı da okuyayım."

"Ne sayfası ?"

Yıldız tekrar elini havada sallayarak Meteyi susturmaya çalıştı. Hala rüyadan çıkamadığı belliydi.
Sonunda Jung Shin tekrar kahkaha attı ve Yıldız yabancı bir ses duyduğu için gözlerini açtı.

"Neredeyim ben ?" Kafasını yavaşça kaldırdı ve etrafına bakındı.
Mika gözlerini ovuşturup uyanmaya çalışıyordu ve etrafındaki diğer insanlar bu iki kızı komik ve sevimli bulmuş gülümsüyordu.
Yıldız neler olduğunu anladığı anda ayağa fırladı ve kabarmış saçlarını parmaklarıyla tarayıp düzeltti. Gerçekten şapşal ama bir o kadar da sevimli görünüyordu.

Jong Hyun kısa bir süre onu izledikten sonra diğerlerine onu takip etmesini işaret ederek gurup aracına doğru ilerledi. Jung Shin ve Min Hyuk ta selam verdikten sonra Jong Hyunun yanına gittiler.

Kızlar uyanabilmek için biraz ayakta bekleyip yüzlerini ovuşturduktan sonra Metenin peşinden arabasının yanına gittiler.
Mika arabayı gördüğünde ağazı açık kaldı. Üstü açık bembeyaz bir araba.
"Woah! Bu arabalar çok pahalı. BMW.. Neydi modeli ?"

Mete gülümsedi ve mahçup bir şekilde kafasını kaşıdı. Hava atıyormş gibi hissediyordu.
"M6 Cabrio. Biraz pahalı ama boşuna ünlü şirketlerle çalışmıyorum."

Mika hemen arkasında duran ve pahalı arabayı görmeye hiç şaşırmamış Yıldıza döndü.
"Arkadaşın hem CN Blue yu tanıyor hemde yakışıklı ve zengin. Nasıl olur da ona aşık olmazsın?"

Yıldız gülümseyince Mete de gülümsedi. Ama Mika az önceki cümleyi Korece söylediği için birşey anlamamıştı. Yıldız da bunun farkındaydı. Tekrar Meteye gülümsedi ve ardından Mikaya döndü.

"Kendimce sebeplerim var diyelim. Şu anda sana veya başkasına söyleyemeyeceğim sebepler..."

Mika gözlerini kıstı ve bir süre şüpheli bir şekilde Yıldıza baktı. Ardından pahalı aracın arka koltuğuna yerleşti. Yıldızın tercihi ön koltuk olmuştu. Mete de sürücü koltuğuna yerleştiğinde yola çıktılar.

***

Jong Hyun aklına Yıldızın uyanmamak için direnen hali geldikçe oluşan gülümsemesini durduramıyordu. Nasıl olmuştu da öyle uyuya kalabilmişti ki ? Tabi kedini yaralarsa böyle yorulur. Kendini yaraladı...

"Şu kız.." dedi Jong Hyun daha fazla dayanamayarak. "Siz hepini çabuk kaynaştınız ama onda yanlış bir şeyler var."

Jung Shin şaşkın bir şekilde Jong Hyun a döndü.
"Ne gibi ?"

"Biliyorsun bir kaza geçirip yaralandı. O kaza değildi aslında. Etrafta birinin onu izleyip izlemediğini kontrol etti ve bilinçli olarak sandalyelere çarptı."

Jong Hyun un söyledikleri Jung Shin e inandırıcı gelmemişti.
"Emin misin hyung ? Yanlış görmüşsündür belki de."

"Çok net gördüm. Bilerek yaptı."

"Jong Hyun hyung haklı.." diye araya girdi Min Huk. "Kontrol etmesine rağmen beni de gözden kaçırmıştı."

"Sende mi ? Öyleyse bunu söylemek daha kolay olacak...  Sanırım o kız.. Yong Hwa hyung a kafayı takmış bir sapık. Bir sasaeng!"

Min Hyuk güldü.
"Hayır o benim kahramanım."

Jung Shin ve Jong Hyun aynı anada aynı ifadeyi takındı ve aynı anda konuştular.
"NE ?!"

Min Hyuk tekrar gülümsedi.
"Başlarda normal geliyordu. O sırada arkadaşı yalnız kaldı diye yanımıza davet ediyordum ama iki teklifim de acımasızca geri çevirdi. O da bu olayı izledi. Benim onu gördüğümü bilmeden.
O tuhaf durumdan ya arkadaşını yada beni kurtarmak için aklına başka bir şey gelmemiş olmalı ki kedini feda etti. Yani benim olduğum açıdan olay böyle görünüyordu.

"Amacım kendimi size sevimli falan göstermek değildi. Saçmada olsa bir sebebim olduğu doğru..."

"Ne ?"

Jong Hyun suçlu hissetmişti.
"Onu aralı halde sürükleyip suçladığımda bana söyledikleri." Hüzünlü bir şekilde gülümsedi. "Gerçekten saçma bir sebebi varmşı."

Yıldızın koşma sahnesi tekrar gözünde canlandı. Yüz ifadesi... Masum bir ifadesi vardı Yıldızın.  Tıpkı Jong Hyun ile tartışmadığı diğer zamanlardaki gibi.
Yıldız onunla tartıştığında ifadesinde yüzde elli öfke, yüzde kırk kendini savunma, ve yüzde on da Jong Hyun un çözemediği o şey olurdu.
Sadece Jong Hyunla tartışmaya özel bir karışım.

Jong Hyun bu kızı anlamıyordu. Yıldızı çözmeye çalıştıkça birşeylerin daha da karıştığını fark etti. Kafasının...

Yıldız tıpkı çözülmesi zor bir bulmaca gibiydi. Hemde Jonh Hyun un bilmediği bir dilde hazırlanmış...

11 Haziran 2014 Çarşamba

Ben Dünyanın En Şanslı İnsanıyım


Bir iki gün önce benim doğum günümdü. Ve ben dünyanın en şanslı insanı olduğumu farkettim.


Biliyorsunuz ben bir yazarım. (Yani resmi olmasa da fanfiction yazarıyım) Ve hikayemin ana karakterinin adı Yıldız.
Herkes bana Yıldızın çok şanslı olduğunu ve onun yerinde olmak istediğini söyler. Ama bilmedikleri şey yazarın daha şanslı olduğu.
Çünkü o benim sahip olduğum arkadaşlara sahip değil.


Ben bu yıl tek kelime ile mükemmel bir doğumgünü geçirdim.
Doğum günüme girer girmez benim internetten kardeşim ecem benim için Yeppudaa inanılmaz bir doğumgünü konuşu açtı. 'yeppudaa'nın gizemli üyesi -dizikolik- iyiki doğdun'
Bu bücür Yeppudaa da sevdiğim üyleri öğrenip onlara birşeyler yazdırmış benim için.


Bunları okuyunca duygulandım. Sadece bunlar da değil tabi. Resimler de vardı. Benim için konuşturan Pönte. Ve greenvalley de katkıda bulunmuş gif falan yapmışlar.
Ecem bunun için gif yapmayı öğrenmiş T-T

Böyle mükemmel başladı doğum günüm. Yeppudaa daki arkadaşlarımla.

O gece CN Blue da beni yalnız bırakmadı. Rüyama ziyarete geldiler :D Çok kısa görsem de o dördünü gördüğümü hatırlıyorum.

Neyse efendim sonra uyandım ve benim için okulu eken arkadaşlarımla mükemmel doğum günüme devam ettim. Hediyelerim de çok güzellerdi.

Eğlendim ve eve dönüp Runningman ile sonlandırdım doğum günümü. Birde ondan önce Ecem hikayem için karakterleri içeren bir resim hazırlamış ama bazı hatalar (spoiler içerdiği için düzeltemezdi) olduğu için ekleyemedim.
Böyle bitti işte. Kendimi mutlu hissediyordum. Başımı yastığa koyduğumda bile şapşal şapşal sırıtıyordum.

Ertesi gün bütün heyecan bitti derken benim ruh ikizim burçdaşım pilatin tuhaf davranmaya başladı. Ne oluyor derken birde baktım benim için hazırlanmış 15 dakikalık bir video. İlkten inanamadım. Ve tepkilerim ilginçti. Gözlerim doldu ve bazen de kahkaha attım.

Jung Shinin bahsettiği fotoğraf olayı bir rüya idi. Bunu bile kullanmış.


Ben bunun etkisinden kurtulamamışken Kore ile ilgisi olmayan, Busan yada Jeju Japonyada desem inanacak kadar ilgisiz bir arkadaşımdan mesaj geldi. 'Sarag hee' Evet yanlış yazmıştı ama yine de sırf bana söylemek için öğrenmişti.

Benim için insanları organize eden internetteki kardeşim, Günlerce uğraşıp en küçük ayrıntıyı atlamadan koskoca 15 dakikalık videoyu hazırlayan ruh ikizim burçdaşım, Benim için okulu eken, korece bir iki kelime öğrenen arkadaşlarım ve sırf sevebileceğim bir hadiye bulak için ordan oraya gidip araştıran bir kardeşim var.
Evet, Hiç birşeyden emin olmadığım kadar emin bir şekilde söylüyorum.. Ben dünyanın en şanslı insanıyım !

6 Haziran 2014 Cuma

M.I.B 엠아이비 (Most Incredible Busters)

Yeni yeni tanımaya başladığım Bigbang'ten sonra favori gurum M.I.B
Youtube ta öyle gezinirken Men in black şarkısıyla çıktı karşıma. (Evet Men in black yani siyah giyen adamlar filminden bir klip olmuş)

Klip eğlenceli ve ilgi çekici ama beni çeken kısmı o değildi tabi. Farkettiyseniz orda bir japon var. Heh işte o yüzden dinlemeye başladım gurubu. (Japonlar yakışıklı olsun olmasın ilgimi çekiyor)
Şarkılarda güzel olunca ikinci sıraya yerleşti gurup.
Ama maalesef çok tanınmıyor. (Yada bu iyi birşey mi ?) Normalde sevdiğim ünlüler konusunda kıskanç değilimdir ama nedense Kangnam (japon olan) ı çok sahiplendim.
Gurubun çok tanınmaması iyi hoş ta arama motoruna m.i.b yazınca 'makina imalatçıları birliği' çıkması da hakaret gibi geliyor.

Neyse kısaca tanıtalım gurubu.
Şirket Jungle Entertainment
Üyelerimiz 4 kişi 
Kang Nam (Namekawa Yasuo) 23 mart 1987
Ana vokal. Gurubun en büyüğü. Japon. (Japon üyeye korede bir yer adı vermek...) Annesi koreli. Doğum yeri Tokyo. Koç burcu. Kan gurubu A
2010 da Japonyada Kick Chop Busters adlı bir guruptaydı. Ama bilinmeyen nedenlerden guruptan ayrıldı.
Ayrıca I hear your voice u izlediyseniz 17. bölümdeki hırsıza birdaha bakın :D (Kendi tepkimi hiç unutmayacağım.)
Single şarkısı: Say My Name


5Zic (Kim Han Gil) 26 temmuz 1988
Lider. Repçi. Kan gurubu 0. Aslan burcu.
Single şarkısı: Beautiful Day

Cream (Kim Gi Seok) 14 şubat 1990
Vokal. Repçi. Kan gurubu AB. Kova burcu. (Sevgililer günü hediyesi gibi:)
Single şarkısı: Do You Like Me

Sims (Sim Jong Su) 27 şubat 1991
Repçi. Maknae. Kan gurubu A. Balık burcu.


Bazı şarkılar:
G.D.M (Bazı yerlerde Girls Dreams Money, bazı yerlerde de Girls Drinks Money olarak geçiyor. Bende çözemedim.)
İyiki kısaca dedim.
Celebrate
Only Hard For Me
Nod Along

P.S: Bilgiler için ingilizce wikipedia dan yardım aldım

3 Haziran 2014 Salı

Starry Night (Bölüm 24)

"Odun ?"  Yıldız hiç düşünmeden yanıt vermişti. Yong Hwa birden sorunca o da aklındaki ilk şeyi söylemişti.

"O ne demek ?"
Evet, Yıldız düşünmeden yanıt vermiş ve Türkçe konuşmuştu. Meteyle bir süre türkçe konuşunca Korece de hatalar yapmaya başlamasının böyle iyi sonuçlanacağı aklına dahi gelmemişti.

"Odun Türkçe bir tabir. Korece de karşılığı yok yada ben bilmiyorum. Jong Hyun gibi insanlar için kullanırız."
Aslında yalan söylememesine rağmen Yıldız kendini kötü hissetmişti. Çünkü eğer üyelerden biri 'Hangi huyu 'odun' olmasına sebep oluyor ?' deseydi yalan söylemek zorunda kalacaktı.

Ne diyebilirdi ? 'Yakışıklı insanlara deriz.' ? Bu gerçekten mantıksız! Veya 'Bir olay olduğunda yerinden kımıldamayan insanlara deriz.'
Evet bu olabilirdi. Hem gerçeklik payı var hemde hakaret olarak algılanmazdı. Ama yıne de Yıldız yalan söylüyormuş gibi hissediyordu.

Neyseki Jong Hyun geldi ve konu kapandı.
"Hyung, fotoğrafçı senin sıranın geldiğini söyledi."

"Ah tamam gidiyorum." Yong Hwa Yıldıza döndü "Seninle tekrar konuşacağız. Sakın bir yere ayrılma."

Yıldız yüzünde hafif bir gülümseme, kafası ile onayladı.
Yong Hwa onunda konuşmak istiyordu. Bu bir rüya mıydı ?

Yıldız bir yıl öncesine geri dönmüş gibiydi.
İçine BigBang, F.T İsland, Nu'est ve diğer sevdiği gurupların tüm üyelerini sığdırdığı o ayran gönlüyle avare avare Kore sokaklarında gezdiği ilk günleri hatırladı.
'Bu gerçek! Sen rüya görmüyorsun Yıldız' diye defalarca tekrarlamak zorunda kalmıştı.

İlk haftasında BigBang üyelerini olabildiğince yakından gördüğü, sesi kısılana kadar çığlık attığı o günkü gibi çarpıyordu kalbi.

Evet o sadece bir hayrandı. Ama en şanslısıydı.

Yong Hwa yı bu kadar sevmesine rağmen neden gurubu bilmediğini düşündü. Belli ki diğer üyeler ilgisini çekmemişti.

Yıldızın Yong Hwa ya oyulup gülümseme eklenmiş balkabakları gibi baktığını gören Jong Hyun daha da sinirlenmişti. Hiç şüphesi kalmamıştı artık. Yıldız bir sasaeng fandı!

Jong Hyun bunu diğer üyelere de kanıtlamalıydı.

"Merhaba Yıldız. Demin olan her şeyi gördüm. Şimdi iyi misin ?"
Jong Hyun neden 'her şeyi' derken bastırarak konuşmuştu ? Yoksa..

"Evet, çok daha iyiyim teşekkürler."

"Aslında düşmek işine yaramış gibi. Baksana Yong Hwa ile iyi anlaşıyorsun."

"Şey.." dedi Yıldız mahçup bir şekilde kafasını kaşırken. "Sanırım evet. Bir aralar Yong Hwa nın fanıydım."

Jong Hyun bir şeyler yakalamıştı sonunda.
"Daha önce boice olmadığını hatta bizi tanımadığını söylemiştin. Yalan mıydı yoksa?"

'Bu adamın derdi ne?' diye söylendi Yıldız kimsenin duyamayacağı kadar kısık sesle.
"Ben 'sizi' tanımıyorum dedim. Ve sadece Yong Hwa nın fanıydım. Gerçi şu sıralar kimsenin fanı değilim."

İşler pek Jong Hyun un istediği gibi gitmiyordu. Nedenini anlayamasa da diğer üyeler Yıldıza karşı nazik ve ilgiliydi.

Jung Shin merakla sordu.
"Neden artık bir fan değilsin ?"
Aynı soruyu Yıldız da defalarca sormuştu.  En sonunda bulduğu cevap gerçekçi ve acıydı.

"Türkiyede buradan bir gurubun fanı olunca hayallerin oluyor. Önce senin ülkenden bahsetmelerini, sonra konsere gelmelerini, hatta koreye onların konserine gelmek istiyorsun. Yada onları yolda görme ihtimalin olan ülkede yaşamak... Bu hayallerle yaşayıp mutlu oluyorsun.
Oradayken uzaklık çok sorun olmuyor çünkü asyanın öbür ucu. Ama buraya geldiğinde de uzaklığın değişmediğini görüyorsun. Onlar hala sana Türkiyenin koreye olduğu kadar uzaklar. Aynı haritada olmanız bir şeyi değiştirmiyor.
Konsere gittiğinde ise o gürültülü kalabalığın bir parçasısın sadece.
Fan olmak güzel bir rüya. Bense o rüyadan aylar önce uyandım." Yıldız gülümsedi ve etrafına bakında. "Her ne kadar burada bir gurupla rahat rahat konuşabiliyor olsam da."

Mika bu konuşmayı daha önce bir kez dinlemişti. Bu yüzden bir tepki göstermedi ama üyeler Yıldızın konuşmasından etkilenmişti. Jong Hyunun sa kafası karışmıştı.
Yıldızın ne olduğunu anlamıyordu. Eğer sasaeng değil se neden öyle davrandı ? Eğer az öncekiler yalansa nasıl bu kadar gerçek oynadı ?

Jong Hyun aniden ayağa fırladı ve Yıldızı kolundan tutup sessiz bir yere sürükledi.
Jung Shin, Min Hyuk ve Mika öylece baka kalmışlardı.

Yıldız sert bir hamle ile kolunu Jong Hyun dan kurtardı.
Daha önce düşmenin etkisi ile incinen ayağı şimdi kalbi ordaymışcasına zonkluyor ve Yıldızın dişlerini çatlatacak kadar sıkmasına sebep oluyordu.
Sonunda Jong Hyuna bağırabilmek için azını açana kadar öylece acsının geçmesini bekledi.

"SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN ?!"

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun ?" Yıldızın aksine Jong Hyunun sesi sakindi. "Hiç kimsenin fanı olmadığını söyleyen güzel bir konuşma yaptın. Ama inandırıcı değildi. Yong Hwa hyunun sasaeng fanısın değil mi ? Seni kendini yaralarken gördüm."

"NE SASAE.. dur bir dakika. Gördün mü ?"

"Evet, çok net bir şekilde. Şimdi ben soruyorken o kafandan geçenleri itiraf et ki bende diğerlerine söylemeden konuyu kapatayım."

Bu kötü olmuştu. Neden yakalandığı kişi o olmak zorundaydı ki sanki ?
Ne diyebilirdi Yıldız bu durumdan kurtulmak için ? 'Sandalyelerin sağlam olup olmadığını kontrol ediyordum.' veya daha da saçmalayıp bunun hobisi olduğundan bahsedebilirdi. Yada sadece gerçeği söylerdi. Ama Jong Hyun ona inanır mıydı ki ?

Hobisi olduğunu söylese daha çok şansı olacağını düşündü Yıldız.

"Ben sasaeng değilim. Pekala sonucun o kadar acı verici olduğunu tahmin etmeden sandalyelere koştuğum doğru. Ama amacım kendimi size sevimli göstermek falan değildi. Saçma da olsa bir sebebi olduğu da doğru. Ama şu an sadece geri dönüp oturmak istiyorum."

Yıldız geri dönecekti ama Jong Hyun onu kolundan tuttu.

"Bana olanların 'doğrusunu' anlatana kadar hiç bir yere gidemezsin."

Yıldız Jong Hyundan kurtulmaya çalıştı ama başaramadı. Jong Hyunun gözlerine baktığında kararlığını gördü. Bir cevap istiyordu. Haklı olarak tabi.

Yıldız da kendince haklıydı. Bir yere gidemeyeceğini anlayınca kendini yere bıraktı.
Jong Hyun hala onun kolundan tutuyordu ve şaşırmıştı.

"Bende çekim bitene kadar burada otururum öyleyse."

Jong Hyun Yıldızın kolunu çekiştirdi.
"Hiç komik değil. Hadi ayağa kalk."

Yıldız gülümsedi.
"Üzgüm ama imkansız. Sen beni buraya sürüklediğinde ayağımın durumu kötüleşti."

Jong Hyun başta inanıp inanmamakta tereddüt etti ama Yıldızın gülümsemesinin altındaki acı gerçekçi görünüyordu. Ve bu onun suçuydu.

Jong Hyun etrafına bakındı ve kafasını kaşıdı.
"Pekala elini uzat. Geri dönüyoruz. Kalkmana yardım edeyim."

Yıldız başta tereddüt etse de sonunda elini uzattı ama ayağa kalkmasıyla geri düşmesi bir oldu.

Başka çaresi kalmamıştı. Jong Hyun bir kolunu Yıldızın sırtına dayadı ve diğer koluyla bacaklarının altından tutup havaya kaldırdı.

"Hey! Hemen beni yere bırak!"

"Bende memnun değilim bundan. Şimdi fazla hareket etme. Zaten ağırsın."

Yıldız azını açtı ama bir şey söylemeden tekrar kapattı. Ne diyebilirdi ki ? Sesiz sessiz durmaktan başka çaresi yoktu.

Jong Hyun Yıldızı tekrar oturduğu yere taşıp oturtana kadar bir iki kişinin bakışlarını üzerinde hissetti Yıldız.
Yanlarından geçenler bakıyordu sadece ama sanki bütün bir set gibi hissettiriyodu.

Sonunda Jong Hyun onu bıraktı ve ortadan kayboldu. Yıldız onu toplu çekimler başlaya kadar görmedi.

Jong Hyun.. Bu çocukta farklı bir şeyler var gibi. Diğerlerinden çok farklı.