Translate

14 Haziran 2014 Cumartesi

Starry Night (Bölüm 25)

 Yıldız Jong Hyun'un kucağında oturduğu yere dödüğünde Jung Shin ve Min Hyuk orada değildi.
Mikadan öğrendiği kadarıyla Yong Hwa nın beklenmedik bir işi çıkmıştı ve biran önce onun bulunduğu çekimleri bitirmeleri gerekiyordu.

Yıldız açıklama yapmak zorunda kalmadığı için mutluydu.
Yani Mika olan biteni sormuştu ama ona 'Sonra konuşuruz.' diyebiliyordu. Bu sadece düşüncelerinin zihnini ele geçirmesine izin verebildi. Ama nedense düşüncelerinin hepsi Jong Hyun hakkındaydı.

İlk çarpışmalarını düşündü önce. Ardından gittikleri yemeği.
Yıldız hala yemeğe davet edilme sebebini anlamıyordu.
Yıldız hala yemeğe davet edilme sebebini anlamıyordu. Neden bir insan çarptığı birine yemek ısmarlardı ki?  'Bunu bir ara sormalıyım' diye not etti zihninin bir köşesine. Ama ne yazık ki Jong Hyun un da nedenini bilmediğinden bir haberdi.


Bir an bunları düşünürken Jong Hyun un onu taşıdığı sahne belirdi kafasında. Ayaklarından gelen bir
sıcaklığın anında boynundan yukarı doğru çıktığını hissetti. Bu tuhaf duyguda biraz utanç ve biraz da nefret vardı. Ayağa kalkıp Jong Hyuna hakaretler savurarak ileri geri yürümek hatta bir şeyler fırlatmak istiyordu.
Tamam Jong Hyun un onu taşıması kibarlıktı ama Yıldızı oraya sürükleyen de oydu. Hem Jong Hyun'un kucağında onun nefesini yüzünde hissetmişken nasıl sakin olması beklenebilirdi ki?
Koreli erkekler kızları sırtında taşımazlar mıydı? Jong Hyun neden kucağına almıştı?
Yıldız onun yüzünden sinirli ve utanmıştı. Ama bu yoğun duygular bile uyumasına engel olamadı.
Bütün gece uykusuzluk ve sabah erken kalkmanın ardından yaşadığı şeyler Yıldızın bütün enerjisini bitirmiş, oturduğu yerde hemde ağazı açık bir şekilde uyumasına neden olmuştu.
Horlamadığı için ne kadar şanslı olduğunu tahmin edemezdi.

***

Çekimler bittiğinde Yong Hwa hariç üyeler ve Mete yalnız bıraktıkları kızların yanına döndü.
Buldukları manzara koltuğa uzanmış Yıldız ve kollarını göğüsünde birleştirmiş, kafası öne düşmüş Mikaydı.
Hiç biri gördükleri karşısında gülümsemesini gizleyemedi.

Ses duyunca Mika Japonca 'Uyumuyordum!' diyerek ayağa fırladı. Daha önce defalarca Japonyaya giden CN blue üyeleri onun ne dediğini anlamışlardı.
Min Hyuk ve Jung Shin kendilerini daha fazla tutamayıp kahkaha attı.

Bunca gürültüye rağmen Yıldız hala uyanmamıştı.
Mete yanına gitti ve nazikçe Yıldızın kolunu dürttü.

"Yıldız uyan eve dönüyoruz."

Yıldız gözlerini açmadı ama sağ elini kaldırıp havada salladı.
"Git başımdan uyuyacağım."

Bu hareketi Jong Hyun u güldürmüştü. Yıldızın nerede olduğunu bilmediği belliydi.

Mete tekrar etti.
"Yıldız uyan. Çekim bitti. Eve gideceğiz."

"Tamam şu sayfayı da okuyayım."

"Ne sayfası ?"

Yıldız tekrar elini havada sallayarak Meteyi susturmaya çalıştı. Hala rüyadan çıkamadığı belliydi.
Sonunda Jung Shin tekrar kahkaha attı ve Yıldız yabancı bir ses duyduğu için gözlerini açtı.

"Neredeyim ben ?" Kafasını yavaşça kaldırdı ve etrafına bakındı.
Mika gözlerini ovuşturup uyanmaya çalışıyordu ve etrafındaki diğer insanlar bu iki kızı komik ve sevimli bulmuş gülümsüyordu.
Yıldız neler olduğunu anladığı anda ayağa fırladı ve kabarmış saçlarını parmaklarıyla tarayıp düzeltti. Gerçekten şapşal ama bir o kadar da sevimli görünüyordu.

Jong Hyun kısa bir süre onu izledikten sonra diğerlerine onu takip etmesini işaret ederek gurup aracına doğru ilerledi. Jung Shin ve Min Hyuk ta selam verdikten sonra Jong Hyunun yanına gittiler.

Kızlar uyanabilmek için biraz ayakta bekleyip yüzlerini ovuşturduktan sonra Metenin peşinden arabasının yanına gittiler.
Mika arabayı gördüğünde ağazı açık kaldı. Üstü açık bembeyaz bir araba.
"Woah! Bu arabalar çok pahalı. BMW.. Neydi modeli ?"

Mete gülümsedi ve mahçup bir şekilde kafasını kaşıdı. Hava atıyormş gibi hissediyordu.
"M6 Cabrio. Biraz pahalı ama boşuna ünlü şirketlerle çalışmıyorum."

Mika hemen arkasında duran ve pahalı arabayı görmeye hiç şaşırmamış Yıldıza döndü.
"Arkadaşın hem CN Blue yu tanıyor hemde yakışıklı ve zengin. Nasıl olur da ona aşık olmazsın?"

Yıldız gülümseyince Mete de gülümsedi. Ama Mika az önceki cümleyi Korece söylediği için birşey anlamamıştı. Yıldız da bunun farkındaydı. Tekrar Meteye gülümsedi ve ardından Mikaya döndü.

"Kendimce sebeplerim var diyelim. Şu anda sana veya başkasına söyleyemeyeceğim sebepler..."

Mika gözlerini kıstı ve bir süre şüpheli bir şekilde Yıldıza baktı. Ardından pahalı aracın arka koltuğuna yerleşti. Yıldızın tercihi ön koltuk olmuştu. Mete de sürücü koltuğuna yerleştiğinde yola çıktılar.

***

Jong Hyun aklına Yıldızın uyanmamak için direnen hali geldikçe oluşan gülümsemesini durduramıyordu. Nasıl olmuştu da öyle uyuya kalabilmişti ki ? Tabi kedini yaralarsa böyle yorulur. Kendini yaraladı...

"Şu kız.." dedi Jong Hyun daha fazla dayanamayarak. "Siz hepini çabuk kaynaştınız ama onda yanlış bir şeyler var."

Jung Shin şaşkın bir şekilde Jong Hyun a döndü.
"Ne gibi ?"

"Biliyorsun bir kaza geçirip yaralandı. O kaza değildi aslında. Etrafta birinin onu izleyip izlemediğini kontrol etti ve bilinçli olarak sandalyelere çarptı."

Jong Hyun un söyledikleri Jung Shin e inandırıcı gelmemişti.
"Emin misin hyung ? Yanlış görmüşsündür belki de."

"Çok net gördüm. Bilerek yaptı."

"Jong Hyun hyung haklı.." diye araya girdi Min Huk. "Kontrol etmesine rağmen beni de gözden kaçırmıştı."

"Sende mi ? Öyleyse bunu söylemek daha kolay olacak...  Sanırım o kız.. Yong Hwa hyung a kafayı takmış bir sapık. Bir sasaeng!"

Min Hyuk güldü.
"Hayır o benim kahramanım."

Jung Shin ve Jong Hyun aynı anada aynı ifadeyi takındı ve aynı anda konuştular.
"NE ?!"

Min Hyuk tekrar gülümsedi.
"Başlarda normal geliyordu. O sırada arkadaşı yalnız kaldı diye yanımıza davet ediyordum ama iki teklifim de acımasızca geri çevirdi. O da bu olayı izledi. Benim onu gördüğümü bilmeden.
O tuhaf durumdan ya arkadaşını yada beni kurtarmak için aklına başka bir şey gelmemiş olmalı ki kedini feda etti. Yani benim olduğum açıdan olay böyle görünüyordu.

"Amacım kendimi size sevimli falan göstermek değildi. Saçmada olsa bir sebebim olduğu doğru..."

"Ne ?"

Jong Hyun suçlu hissetmişti.
"Onu aralı halde sürükleyip suçladığımda bana söyledikleri." Hüzünlü bir şekilde gülümsedi. "Gerçekten saçma bir sebebi varmşı."

Yıldızın koşma sahnesi tekrar gözünde canlandı. Yüz ifadesi... Masum bir ifadesi vardı Yıldızın.  Tıpkı Jong Hyun ile tartışmadığı diğer zamanlardaki gibi.
Yıldız onunla tartıştığında ifadesinde yüzde elli öfke, yüzde kırk kendini savunma, ve yüzde on da Jong Hyun un çözemediği o şey olurdu.
Sadece Jong Hyunla tartışmaya özel bir karışım.

Jong Hyun bu kızı anlamıyordu. Yıldızı çözmeye çalıştıkça birşeylerin daha da karıştığını fark etti. Kafasının...

Yıldız tıpkı çözülmesi zor bir bulmaca gibiydi. Hemde Jonh Hyun un bilmediği bir dilde hazırlanmış...

13 yorum:

  1. Min Hyuk güldü.
    "Hayır o benim kahramanım."

    ahh min hyuk gülümsedi. görüntüsüde seside canlandı zihnimde. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen zaten Yeppudaa da okumamışmıydın bunu ? :D

      Neyse :D Bu sahneler zihninizde canlanıyorsa birşeyler başarıyorum demektir ^-

      Sil
  2. tekrar okudum. :)
    güzel bir bölümdü. kahraman min hyuk. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gur duydum :D Tekrar okunacak kadar iyi yazabildiysem böyle devam etmelim. Ama yeni bölüm yazmadım T-T

      Sil
  3. haydi gel şu bölümü konuşalım.
    özlerim ki ben bu hikayeyi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuştuk :D Hadi yeni bölümleri yazalım :D

      Özlemeyeceğini düşnüyorum :D Bitmiyor gibi görünüyor :D :D

      Bu arada ramazan da ara vermeyi düşünüyorum :D

      Sil
    2. yıldızı seviyorum ya. onu özlerim. arkadaşım olsun isterdim. :D

      Sil
  4. 2. sezon mu yani? yeni bölümü yayınladıktan sonra yapsan olmaz mı? :( şöyle yerinde duramayacağımız bir sezon finali :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söyle ki yamak istediğim bir yer var. ORaya geldiğimde ara vereceğim. Tarihe göre değil konuya göre. Zaten hikayemiz çoktan kopmuş olur o zamana kadar :D Yana en azından çok sık dahil olmayız :D

      Sil
  5. bende bir kaç bölüm kaldı diye endişeleniyordum. uzak mı yakın mı peki sezon finali. :D

    YanıtlaSil