Translate

22 Mart 2014 Cumartesi

Starry Night (Bölüm 16 - Mete'den Gelen Mesajlar)

"Ne?!" Jong Hyun şaşkındı. Yıldız ona mesaj attıysa hemen okumalıydı.
Bir hamle daha yaptı telefonunu geri alabilmek için. Sonuç yine başarısızlık oldu.

Yong Hwa onun bu halini fazlasıyla komik bulmuş gülüyordu.
"Sakin ol. Sadece şaka yaptım. Mesaj Min Hyuk tan."

Jong Hyun hayal kırıklığına uğradı. Bir yandan da rezil olduğu için üzülüyor ve neden böyle şeyler yaptığını düşünüyordu. Havalı görünmeye çalıştı.
"Ihım biliyordum zaten."

Yong Hwa kahkaha attı.
"Mesajı okumadan mı ? Okuduysan ne yazdığını da biliyorsundur."

'Hyung, neden beni zor durumda bırakıyorsun ?' Şansını denedi ve aklına gelen ilk şeyi söyledi.
"Çekim bitti mi diye soruyordu."

Yong Hwa bütün dişlerinin görünmesini sağlayan o gülümsemesi ile Jong Hyun un çaresizce karizmasını kurtarma çabasını izliyordu.
"Tutmadı. Bu akşamki 6. yıl kutlamasının karaoke barda olacağını söylemiş."

"Cidden mi ?" Jong Hyun az önce olanları ve Yıldızı unutmuştu birden. "Bu başkanın fikri miymiş?"

 "Başka kim olabilir ki ?"

"Neyse iyi yönden bakalım. Rahat rahat bir şeyler içebileceğiz."

Yong Hwa onunla aynı fikirde değildi. Başkanın yanında rahat içebileceklerini sanmıyordu. Ama Jong Hyun başkanı tamamen hesaptan çıkarıp hayallere dalmıştı.
Bara gidip biraz içmek son zamanlarda olan olayları unutturabilirdi. Hatta Yıldızı bile.

***

 Yıldız zil sesi ile yataktan fırladı. 'Uyuya mı kaldım ? Sabah mı olmuş ? Saat kaç ?'

Duvardaki saate baktı. Hala uyuyordu. Bu yüzden saati anlamakta güçlük çekti. 'Bu saatten nefret ediyorum. Çubukları çok ince. Yeni bir saat almalıyım.' 
Gözlerini kapatıp tekrar açtı.
"Olamaz! 12 mi ? Alarm çalmadı mı ?"
Telefonuna uzandı. Tam o sırada kapı tekrar çalınca alarmı kontrol etmenin gereksiz olduğunu düşünüp kapıya baktı.

Kapı açılır açılmaz Mika içeri dalmıştı. "Ah uyuyor muydun ?"

"Evet, sen uyandırana kadar... O elindekiler ne ?"

Mika kontrol eder gibi elindeki poşetlere baktı.
"Bunlar...senin için."

Poşetleri Yıldıza uzattı.
"Ciddi olamazsın. Bana döner mi aldın ?"

"Dünkü yenilgimin rövanşı bu. Bozulan moralini düzeltmeliydim. Bunları alabilmek için ne kadar yürüdüm haberin var mı?"

"Birde yürüyerek mi gittin ?"

"Evet, böylelikle daha çok duygu sömürüsü yapabilirdim. Hem fazladan para harcamaya da gerek yoktu."

Yıldız poşetleri açıp içlerine baktı.
"Vay! Ayran da mı aldın ?"

"Evet, ayran! Adını unutmuştum. Orada 'Beyaz içecek var mı?' deyince çok güldüler."

"Zavallı Mika... Neyse kahvaltıda döner yemeyeli uzun zaman olmuştu. Sen gerçekten iyi bir arkadaşsın." Mika gülümsedi ve saçlarını savurdu.

"Bana bilmediğim bir şey söyle."

Yıldız da gülümsedi
"Küçücük bir iltifatla bile gaza geliyorsun mesela."

Mika yıkılmıştı.
"Maalesef bunu da biliyorum... Neyse ben çok açım. Hadi şunları yiyelim."

Yıldız poşetleri yere bırakıp dağınık çizim masasının üstündekileri yatağına koydu.
"Mika sen poşetleri aç. Ben yüzümü yıkayıp geliyorum."

"Tabi. Yine bütün işi bana yıkmak için bir bahane buldun."


Yıldız yüzünü iyice yıkadı ve ayranların dahi açılmış olduğu hazır masanın başına geçti.
"Hmm.. Soğuk olmalarına rağmen lezzetli görünüyorlar."

"Yolum biraz uzundu. Bu arada unutmadan 'Bir şey değil'."

"Ups! Bende bir şey unuttum diyordum. Çok teşekkürler. Sırf benim için oralara kadar yürüdüğün ve ayranı da atlamadığın için."

Mikanın ses tonu yine değişti. Gerçekten iltifatlara kayıtsız kalamıyordu.
"Sadece senin için değil kendime de aldım. Ayrıca oradaki insanlar da çok eğlenceliydi. Dönerleri türk arkadaşıma aldığımı söyleyince ayran bedavaya geldi. Ya ondan yada oradaki çocuk benim çekiciliğime kapıldı. Büyük ihtimal ikincisi." Mika cümlesi bitince gözlerini kırpıştırdı.

"Benim oyu ilk teoriye."

"Hey! Bu kadar acımasız olma.Bedava bir şeyler alabilecek kadar güzel değil miyim yani ?"

"Öyle demedim de ilk seçenek daha gerçekçiydi."

Mika yapmacık bir ifade ile saçlarını savurdu.
"Boşversene. Zaten sorun değil.  Sende bedava içecek alamazdın."

Yıldız kafasını kaşıyıp suçlu ve sevimli bir ifade ile Mikaya baktı.
"Şey.. aslında daha önce defalarca bedava içecek almıştım."

"Hah! Sorun bende mi yani?"

Mikanın yüzünün ciddileştiğini gören Yıldız üzüldü.
"Hayır, öyle demek istemedim. Bak..."

Mika kahkaha attı.
"Nasıl da hemen yüzü düşüyor. Ciddi değildim. Sen güzel bir kızsın. Bu gayet doğal."

Yıldız Mikanın omuzuna hafif bir yumruk attı.
"Beni böyle korkutma bir daha."

Mika yine yapmacık bir tavır takındı.
"Ne o? Benim gibi mükemmel bir arkadaşı kaybetmekten bu kadar çok mu korkuyorsun ?"

"Seni kaybedersem kim o kadar uzun yok gidip bana yiyecek bir şeyler alacak?"

"Çok kötüsün!!" Mika trip atmak için kafasını diğer yöne çevirince bildirim ışığı yanan telefonu fark etti.
"Sanırım sana mesaj gelmiş. Bakıyorum."

"Tamam, Kimden ?"

Mika telefonu aldı ve şifreyi girdi. '0852' Kilit açıkmıştı.
"Cidden mi Yıldız ? Hala aynı şifre mi ?"

"Değiştirecek vaktim mi oldu ? Neyse önemli değil şimdilik. Mesaj kimden ?"

"Mesajlar" diye düzeltti Mika. "Meteden ve yedi taneler. Ayrııa cevapsız çağrılarda var."
Telefonu Yıldıza uzattı.

Yıldız mesajları okudu ve meraklı arkadaşı için çevirmeye başladı.
" 'Yıldız hadi konuşalım.' , 'Bana hala kızgın değilsin dimi ?' Ah birde resim var." Metenin yavru bir köpekle çekildiği asık suratlı fotoğrafı Mikaya gösterdi.

"Gerçekten yakışıklıymış. Ve sevimli." Mika yine hayal alemine dalmıştı.

Yıldız çeviriye devam etti.
" 'Sana kahve ısmarlayayım mı ?' Ve bir fotoğraf daha."  Bu seferki fotoğrafta Mete köpeğe korkutucu bir şekilde bakıyordu. Yıldız güldü.  "Altındaki yazı.. 'Bak eğer yanıt vermezsen bu köpeği korelilere veririm.' Diğer mesaj 'Son şansın. Bu sevimli şeyin akşam yemeği olmasını istemezsin değil mi ?' , 'En azından aradığımda aç.' Ve bu da sondu."

"Bu çocuk gerçekten eğlenceliymiş. Uzun süre kızgın kalabileceğin bir şey değil. Yine de red mi edeceksin ?"

"Yo. Aslında kahve teklifi ilgimi çekti."

Mika şaşırdı.
"Ciddi misin? Ona kızgınsın sanıyordum. Söyle bakalım aklından neler geçiyor yine ?"

"Ciddiyim. Büyük bir hata yapsa da çok eski arkadaşım. Sonsuza dek bağları koparacak değiliz ya. Ayrıca aklımdan geçenleri tahmin edebilirsin. 'Tek seferde kaç kahve içebilirim?' , 'Buradaki en pahalı cafe/kahve hangisi ?' , ' Mikayı yanımda götürsem daha fazla içeriz.' gibi şeyler."

Mika güldü.
"Çocuğu yabancı bir ülkede beş parasız bırakarak mı intikam alacaksın? Cidden kötüsün."

"İstersen ona sor. O da ceza olarak bunu seçerdi. Diğerleriyle kıyaslanınca..."

Mika Yıldızın neden bahsettiğini anladı. Mika Yıldızı sadece bir yıldır tanıyordu ama damarına basılınca ne kadar korkutucu olabileceğine şahit olmuştu.
Mikanın çok sık düşündüğü ama cevabından korktuğu soru belirdi yine aklında. 'Bu kızın beyninin içinde neler dönüyor?'

1 yorum: