Translate

4 Mart 2014 Salı

Starry Night (Bölüm 10)

Yıldız Jong Hyun'u uzun süredir kovalıyordu. Ve sonunda Jong Hyun köşeye sıkışmıştı.
İkisi de nefes nefese kalmıştı.

"Pes et...artık... Gidecek... yerin.. kalmadı." Jong Hyun da bunun farkındaydı. Sonunda Yıldıza döndü ve birkaç saniyeliğine teslim olur gibi ellerini kaldırdı.

"Pekala sen kazandın." Yıldız bu kadar koşmaya alışık değildi. Yeniden konuşmak için beklemesi gerekti.

"Sen.. Neden kaçtın ?" Jong Hyun da çok yorulmuştu. Birden yere çöktü. Duvara yaslanıp ayaklarını uzattı.

"Bilmem."

"Bir insan neden kaçtığını bilmez mi ?!" Sonunda Yıldız da kendini yere bıraktı.

"Çok korkutucu görünüyordun. İçgüdüsel olarak kaçtım."

 Yıldız hiç bir şey söylemedi. Konuşacak hali yoktu. Sadece ters ters bakmakla yetindi.

Jong Hyun parmağını şıklattı ve Yıldızı işaret etti.
"Bak bundan bahsediyorum işte. Korkutucu bakıyorsun."

Yıldız son cümleyi duymamış gibi davrandı.
"Sadece cep telefonumu istiyorum."

"Yanımda değil."

"Ne zaman eve gidiyorsun ?"

"Niye ?" Olayı anlaması için bir an beklemesi gerekmişti. Yorgundu ve beyni çalışmayı yavaşlatmıştı. "Sakın bana bizimle birlikte geleceğini söyleme."

"Ya başka ne olabilir ? Tabii yorulmamı istemiyorsan telefonu kapıma kadar getirebilirsin."

"Yok daha neler ! Senin ayağına gelecek biri gibi mi görünüyorum ?!"

"Yoo ama ilk başta kötü bir insan gibi de görünmüyordun."

"Sen benim kötü biri mi olduğumu idda ediyorsun ?!"

"Yok canım. Benim gibi sıradan bir insan kos koca Jong Hyung a nasıl kötü diyebilir."

"Jong Hyung değil Jong Hyun."

"Neyse ne işte. Sanki sen benim adımı düzgün söyleyebilirsinde." Bu apaçık bir meydan okumaydı. Yıldız bir korelinin adını kolay kolay söyleyemeyeceğini biliyordu.

"Söylerim. Basit bir adın var." Jong Hyun zaman kazanmaya çalışıyordu. Neydi bu kızın adı ? 

"Hadi söyle."

"Iıı..." Sonunda hatırlamıştı. "Yıldıc." Yıldız kendini tutamadı ve kahkaha atmaya başladı.
Jong Hyun tekrar düşündü. Yüzünde düşünceli, şapşal ve çocuksu bir ifade vardı.
"Ne ? Yıldıc değil mi ?" Yıldız gülmeye devam ediyordu,

"Lütfen şunu söylemeyi kes. Nefes alamıyorum." Jong Hyun Yıldız ın neye güldüğünü anlamadı. Sadece gülmesi bitene kadar bekledi.

"Adım Yıldızz. Tabi korecede Z harfi yok. Pizza picca diyen bir milletsiniz."

"Senin korece telaffuzun da iyi sayılmaz."

"Hiç değilse ben korece biliyorum."

"Bende ingilizce biliyorum."

"Yıldız türkçe bir kelime ama."

"Eminim anlamı bile yoktur."

"Siz ve sizin şu tuhaf anlamlı isim olayınız... Benim de adımın bir anlamı var. Yıldız star demek." Jong Hyun Yıldıza küçümsercesine baktı.

"Senin gibi biri için fazlasıyla güzel bir isim." Bu kendince bir iltifat mıydı ?
Yıldız bunu da duymazdan gelmeye karar verdi ve ayağa kalktı.

"Madem telefonum sende değil burada beklememe gerek yok. Telefonumu ne zaman alabilirim ?"

"Bilmem. Arkadaşının numarasını ver. Zamanım olunca veririm." Yıldızın başka çaresi yoktu. Jong Hyun sıradan biri olsa sağlam bir yumruk atar telefonunu anında alırdı. Ama Jong Hyun çok ünlüydü ve Yıldızın gazetelerde ön sayfaya çıkmak gibi bir niyeti yoktu.
Yinede telefonun o sırada Jong Hyun da olduğunu bilseydi şansını denerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder