Translate

7 Mart 2014 Cuma

Starry Night (Bölüm 12 - 'İnanmıyorum Yong-Hwa da Burada')

Yıldız bundan bir hafta öncesini hatırladı. Gecenin bir yarısı terasta oturmuştu ve yine hayatından şikayet ediyordu.
Çoğu zaman cümleler kafasının içinde olsa da ara sıra sesli söyledikleri de oluyordu.
"Monoton bir hayatım var."
"Buraya gelmekle doğru şeyi mi yaptım ?"

Düşünmekten ve kendi kendine konuşmaktan yorulmuştu. Esnedi ve gerindi. Son bir kez gökyüzüne bakıp manzaranın tadını çıkarttı. Eve geri dönecekti ama o sırada bir yıldız kaydı.
Yıldız gülümseyip gözlerini kapadı. 'Daha eğlenceli bir hayat isterdim. Biraz daha kore dizilerine benzeyen.'

Şu anda ise telefonunun şifresini çözmüş Jong Hyun onu arıyordu. Ünlü ve yakışıklı biri. Yıldız ise fakir ve sıradan...
Bu dileğinin gerçekleşme şekli miydi? Yıldız kendisine cevap verir gibi hayır anlamında kafasını salladı. 'Bunun dizilerdeki gibi bitme ihtimali yok. Hem eğlenceli bile değil.'

Yavaşça telefona uzandı ve cevapladı.
"Alo ?" Tahmin ettiği gibi arayan Jong Hyun'du

"Sonunda. Bir an hiç açmayacaksın sandım."

"Sen..Sen nasıl benim telefonumdan arayabilirsin? Şifre..."

Jong Hyun güldü.
"Şifre ? Sen ona şifre mi diyorsun ? Çözmek beş dakika bile sürmedi."

"Sen! Nasıl böyle bir şey yaparsın !?"

"Ne? Abartma. Telefonunda çok gizli şeyler yok zaten. Not kısmı dışında... Oraya bakmayı unuttum." Jong Hyun yine güldü.

Yıldız hayatı boyunca bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordu.
"Ne hakla telefonumu kurcalarsın !!"

"Gerçekten bunu mu tartışacağız ? Telefonunu vermek için aramıştım. İstemiyorsan..."

"Tabiki istiyorum!"

"Tamam o zaman. Sakin ol ve geçen yemek yediğimiz restoranın arka sokağındaki cafeye gel..." Jong Hyun saatine baktı. "Yaklaşık bir saat vaktim var sadece."
Yıldı bir yanıt vermeden telefonu kapattı. Çok sinirliydi. Mikaya döndü. Konuşmak için azını açtı ama sonra vazgeçip sadece telefonunu geri verdi.

Mika olayları tek taraflı dinlemişti. Merak içerisindeydi ama soru sormaya da korkuyordu.
Yıldız genelde iyi ve sakin bir kızdı. Ama sinirliyken kime patlayacağı belli olmazdı.
En son dışardan yemek söyledikleri zamanı hatırladı. Zavallı çocuk.. Ne olduğunu bile anlamamıştı.

"Jong Hyun telefonu vermek için beni çağırıyor. Gelmek ister misin ? Yalnız gidemeyecek kadar sinirliyim."

"NE?.." Mika kısa bir an ses tonunu ayarlamak için durdu. Çok heyecanlı görünmemeliydi. "Şey.. yani sen nasıl istersen." Mika sakin görünmeye çalışsa da gözlerinden okunuyordu her şey. Yıldız da farkındaydı tabi.

"Ne duruyorsun? Eve gidip deli gibi süslenmek istediğinin farkındayım. Acele etsen iyi olur. Bir saat boş vakti varmış." Yıldız cümlesini bitirir bitirmez Mika kayboldu.

On dakika sonra geri dönmüştü.
"Hadi gidelim." Yıldız saate baktı.
"Vay, gözlerim yaşardı.Madem bu kadar çabuk hazırlanabiliyorsun, neden beni saatlerce bekletiyordun ?"
"Saatlerce ? Abartma. Sadece elli dakika kaldı. Daha oraya gideceğiz.
"Tamam, çıkalım..." Yıldız önden gidiyordu. Mikaya döndü. "Ama tek kelime dahi saçma bir söz çıkarsa azında, onun son sözün olması için elimden geleni ardıma koymam."
Mika yutkundu ve evet anlamında kafasını salladı. Korkmuştu. Yıldız blöf yapıyor gibi görünmüyordu.

***


Jong Hyunun söylediği yeri bulmak çok zor olmamıştı.
Yıldız ve Mika kol kola cafeye girdiler. Jong Hyun görür görmez Yıldızı tanıdı ama Yıldızın onu tanıması için daha dikkatli bakması gerekti. Çünkü yine gizlenmişti. Gözlükler ve şapka ile.

Jong Hyun yalnız değildi. 'Yanındaki kim acaba ?' diye düşündü Yıldız
Cevabı kolunu morartacak gibi sıkan Mika'dan aldı.
"İnanmıyorum. Yong Hwa da burada."

"Yong Hwa ?" Yıldız şaşırmıştı. Mikanın sadece ensesini görebildiği Yong Hwa yı nasıl tanıdığını bile sorgulamadı. Çünkü Yong Hwa Yıldızın tanıdığı tek gurup üyesiydi. Hatta onu severdi.
Yıldız etrafına bir bakındı. Cafede onlardan başka sadece çalışan bir garson vardı. Neden burayı seçtiği belliydi.

Masaya yaklaştıkça Yıldız kolunu kaybetme tehlikesi ile yüz yüze gelmişti. Sonunda dayanamayıp kolunu Mikadan kurtardı.
Yong Hwa ya gülümseyen yüzü ile selam verdikten sonra Jong Hyun a döndü. Yüz ifadesi saniyeler içinde değişmişti. Elini avuç içi yukarıya bakacak şekilde Jong Hyun a uzattı.
"Telefonum! Lütfen." Jong Hyun sırıttı.

"Çok acelecisin. Daha arkadaşınla tanışmadık."

Olanları büyük bir heyecanla izleyen Mika, Jong Hyun sözünü bitirir bitirmez yüksek sesle kendini tanıttı.
"BEN MİKA." Sesini kontrol etmek için bir saniye bekledi ve devam etti. "Sizin hayranınızım." Yıldız Mikayı dürttü ve kısa bir süre dik dik gözlerine baktıktan sonra tekrar Jong Hyun a döndü.

"Tanıştığınıza göre artık telefonumu alabilirim herhalde." Jong Hyun Yıldızın kabul etmeyeceğini bildiği bir soru sordu.

"Biraz oturup kahve içecek vaktimiz var. Yani eğer istersen.."

"Hayır, teşekkürler."

Yong Hwa bu nefret dolu diyaloğu bölüp kibarca bir teklifte bulundu.
"Bize katılmanız iyi olurdu. Boş vaktimiz var ama birşeyler yapmak için çok geç. Bu vakti başbaşa bir erkekle değil sizin gibi iki güzel bayanla geçirmek beni mutlu ederdi."

Yıldız Mikanın diğer üyeleri gördüğünde güldüğü gibi şapşal şapşal sırıttı bir an için. Sonra aniden eski haline döndü.
"Pekala, siz sorun yok diyorsanız.."

Jong Hyun sinirlenmişti. Bana böyle kaba davranırken Yong Hwa hyung'un karşısında eridi! Yıldızın kişiliğini agresif sanmıştı.
Herkese kaba davrandığı için Jong Hyun a da aynı şekilde yaklaşıyordu. Ama az önce öyle olmadığını öğrendi.
'Peki bu kız neden bana karşı nefret dolu ?'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder