Yıldız ve Mika sıradan bir pazar günü geçiriyorlardı. Her şeye rağmen.
Yıldız evinde oturmuş çizim yapıyordu. Mika ise kendi bilgisayarı olmasına rağmen Yıldızın bilgisayarını kullanıp sevdiği gruplar hakkında haberler okuyordu.
Ara sıra dönüp beğendiği bir iki şeyi anlatıyordu Yıldıza.
Bunlar artık Yıldızın ilgi alanına girmiyordu. Ayrıca çalışması da gerekiyordu ama yinede sorun etmiyordu.
Mikanın okuduğu şeyler bir çok defa Yıldıza ilham vermişti. Zaten sessiz sessiz çizim yapmak bir süre sonra Yıldız için bile sıkıcı olmaya başlıyordu.
Mika dili farketmeksizin bir sürü sitede dolaşıyor, yazanları anlamasa da en azından resimlere bakıyordu. Yeni bir site açtı ve şöyle bir göz gezdirdikten sonra Yıldıza döndü.
"Ne zaman mola veriyorsun ?"
Yıldız saatine baktı.
"İki dakika sonra. Neden sordun ?"
"Şey burada bir röportaj var da. Sanırım türkçe. İstersen okuyabilirsin diyecektim."
"Yani benim için çeviri yapabilirsin." diye düzeltti Yıldız.
Mika sırıttı.
"Pekala madem bu kadar çok ısrar ediyorsun."
Yıldız oturduğu yerden kalkıp Mikanın yanına gitti.
"Ne röportajıymış bu ? Hangi site?" Ekrana bakınca tekrar yerine döndü.
"Ne oldu şimdi?"
"Benden Jong Hyung röportajı çevirmemi istediğinin farkında mısın ?"
"Jong Hyun. Evet, farkındayım. Ne o yoksa gerçekten mi nefret ediyorsun ?"
"Neyse ne işte! Önemli olan benim nefret edip etmemem değil. İki gün önce kıskançlıktan ölüyordun. Bu tip yüzünden aramız açılıyordu. Telefonum hala onda ve uzun süre geri alamayacakmışım gibi bir his var içimde. Kesin intikam alıyor ! Sende tutmuş bunun röportajını oku diyorsun. Bu biraz fazla değil mi ?"
"Evet, biraz kıskanmış olabilirim ama aramız falan açılmıyordu. Sadece seni öyle görünce şaşırdım. Ayrıca Jong Hyun ile yemek yedin diye değildi o da.
Ben sana her şeyimi anlatırken böylesine büyük bir olayı benden gizledin. Bunu ilk bana anlatmalı, mutluysan birlikte çığlık atmalıydık.
Buradaki kötü arkadaş ben değilim. Röportaja gelince.. ister oku ister okuma. Zaten eski bir şey. Kesin okumuşumdur.
Ben sadece senin Jong Hyun u biraz tanımanı istedim. Telefon için bile olsa tekrar karşılaşma ihtimaliniz var. En azından tanımadan nefret etme."
Yıldızın ağzı açık kalmıştı. Daha önce olaylara Mika nın gözünden bakmamıştı. Mika haklıydı. Ondan büyük bir olay gizlediği için kırılmıştı.
Yıldız kendinden nefret etti. Mika onun için röportaj bakarken Yıldız onun sadece kıskançlık yaptığını düşünmüştü. Mika nın Jong Hyun u değil de arkadaşını kıskanmış olma ihtimalini atlamıştı.
Hızla yerinden kalktı ve Mikaya sarıldı. Biraz fazla sert sarılmıştı. Birlikte yere yığıldılar.
"Üzgünüm. Çok üzgünüm."
"Beni öldüreceğin için mi ? Kalk üstümden. Göründüğünden ağırsın."
"Hayır, ben..."
"Biliyorum. Şimdi tercih senin. Uzun bir konuşma yapmak yerine bunu da okuyabilirsin."
"Pekala okuyacağım. Hiç duygusallaşamam."
İkisi de mutluydu. Yanlış anlaşılmalar çözülmüştü.
Yıldız röportajı okudu ve Mika için çevirdi. Neredeyse her çevirdiği cümlede gülüyordu.
"Aynı kişiden bahsettiğimize emin miyiz ? Adaş falan olmasınlar."
"Niye ki? Aynı kişi işte."
"O gördüğüm tipin bu kadar romantik ve güzel konuşması imkansız. Buradan bakınca gayet iyi biri gibi görünüyor ama on dakikadan fazla konuşmaya gerek yok gerçeği anlamak için. Sadece yakışıklı o kadar."
"Ne güzel işte. Herkes böyle yakışıklı bir ile noel geçirmek ister. Nasıl oluyor da senin onun odun olduğunu düşündüğünü anlamıyorum."
"Kalsın. Bizim ülkede noel kutlanmaz. Zaten kutlasam da kafamda başka bir karakter olurdu.
Bu arada ne oldu sana ? Azıcık ta olsa Jong Hyun u kıskandığını sanıyordum. Vaz mı geçtin?"
"Evet, vazgeçtim. Al senin olsun Jong Hyun. Sizin iş olduktan sonra bana Min Hyuk u ayarla yeter."
Yıldız Mika'nın kafasına vurdu.
"Ne işi ? Ne ayarlaması ? Iığğ! Düşüncesi bile korkunç. 'Seni seviyorum. Sende beni seviyorsundur. Dünyadaki bütün kızlar bana tapıyor zaten...' Gerçekten çok kötü."
"Ooo...Yani ilk itirafı Jong Hyundan almayı planlıyorsun." Mika cümlesini bitirir bitirmez evden kaçtı. Yıldızın tekrar vurmayacağından emin olana kadar kapının arkasında bekledi.
Telefon çalana kadar Yıldız Mika nın kapıda beklediğini farketmemişti.
Mika içeri girip telefonu Yıldıza uzattı.
"Neden bana veriyorsun ? Kim arıyor ?"
"Sen arıyorsun."
"Ne ?" Yıldız şüpheli gözlerle telefona baktı. Onun araması imkansızdı. 'Telefonumda şifre var. O bulmuş olamaz... Değil mi?'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder