Translate

30 Aralık 2013 Pazartesi

Yeni Yıl ?? O.o


Ve yeni yıl geldi (Yine -_-)
Zaman çabuk geçiyor. Yaşlanıyoruz. Daha dün gibi aklımda '2012 geldi kıyamet kopacak' lafları.
Yeni yılı kutlayanlara iyi eğlenceler. Benim gibi evde geçireklere söylüyorum. Zaten hıristiyan bayramı. Niye kutlayalım ki ?? (Kendini avutuyor)
Bizim insanımız kutlamayı sever. Hala çin yeni yılını kutlamadığımıza şaşıyorum :p
Kutlama demişken ağaç olayının hıristiyanlara değil paganlara ait olduğunu biliyormuydunuz ? 
Yani ağaç süsleyerek hıristiyanları değil paganları taklit ediyorsunuz. (Laf söyleren olursa kulanın bunu [Paganlar kim, derlerse işiniz zor.])
Bir kaç yıl önce tv de izlediğim bir programda bahsetmişlerdi ağaç süsleme olayından. Aklımda kaldığı kadarıyla kısaca anlatacağım.
Paganlarda ağaçın yeri büyükmüş.
Biri portakal ağaçlarının altına hediye bırakırmış. Orjinali çam değil yani. O yüzden top süsler kullanıyor. Zamanla şimdiki halini almış işte.
Çok kısa oldu değil mi ^^
O değil de ben sevmiştim 2013 ü. Veda etmeye hazır değilim daha ㅠㅠ

27 Aralık 2013 Cuma

Starry Night (Bölüm 5)


 Bütün yemek boyunca Yıldız ve Jong Hyun birbirine laf söyleyip durdu. Yıldız geldiğine pişman olmuştu. Ama Jong Hyun eğleniyor gibiydi. Hiç tanımadığı biri ile sürekli tartışmak eğlenceliydi. Normalde kız yada erkek fark etmeksizin kim ile tanışsa sürekli alttan alır, Jong Hyun'un tüm kaprislerine katlanırdı. Ama Yıldız her lafına bir cevap veriyordu.
Bu biraz da can sıkıcıydı. 'Benden neden nefret ediyor ?' diye düşündü. Yada nefert ediyormuydu ? 

Jong Hyun sürekli Yıldıza bakıyor, Yıldız sa bir ünlü ile tartışmaya devam etmek istemediği için spagettisi ile ilgileniyordu. Bu fazla tuhaftı. Jong Hyun kızların (hatta bazen erkeklerin) delirdiği biriydi. Yıldız onu sevmese bile böyle davranmamalıydı. Acaba bir anti fan mı ?
Tabiki de değildi. Yıldız sadece bu yemeği Mikadan gizlediği için suçluluk duyuyor ve sinirleniyor, sinirini de ondan çıkarıyordu. Jong Hyun'un karşılık vermesi de işleri kızıştırmıştı.
 Bir süre sessizlikten sonra Yıldız konuşmaya karar verdi. Bir ünlünün nefreti tüm fanların nefretiydi. Ve bu çocukların fazlasıyla fanı vardı.
"En yakın arkadaşım sizin fanınız. Voice mıdır Boice mıdır. Ondan."
"Boice. Hangimizi daha çok seviyor ?"
"Bilmiyorum. Sürekli resim çeken hanginiz ?" Jong Hyun gülümsedi. Bu kız istediğinde normal konuşabiliyormuş.
"Min Hyuk'tan bahsediyorsun. Arkadaşın bir boice. Ama sen bizden nefret ediyorsun galiba. Neden ?"
"Sizden nefret etmiyorum..."
"O zaman sadece benden nefret ediyorsun."
"Hayır, öyle değil. Ben..."
"Seninle birlikte yemek yiyiyorum ama sen bundan memnun değilsin. Bu kalbimi kırdı. 
Hemde zaman ayırmak çok zor olmuştu. Bu yüzden benden nefret ettiğini düşünüyorum."
"Evet, senden nefret ediyorum !!" Yıldız bunu sesli söylememek için zor tuttu kendini. Bu çocuk neden sürekli lafımı kesiyor ?!  Gerçek düşüncelerinin aksine sakince yanıt vermeye çalıştı.
"Hayır, seni tanımıyorum. Bu yüzden nefret etmem imkansız. Dediğim gibi arkadaşım boice. Ona seninle çarpıştığımı bile söyleyince nasıl kıskandı. Birde yemeğe geleceğimi söyleyemezdim. Bu yüzden rahatsız hissediyorum sadece."
"Hmm.. Bu muydu yani ? Madem öyle teklifi reddetseydin."   Bunu kasten mi yapıyor ?!  
"Denedim ama dinlemeden telefonu kapattın."
"Yada aslında benimle yemeğe çıkmayı gerçekten çok istiyordun."
Ve Yıldız sabrının sonuna gelmişti. Sandalyeyi geri itip ayağa kalktı. Dikkat çekmemek için elinden geldiğince kısık konuşmaya çalışıyordu.
"Bak, bana çarpan sensin. Emrivaki yapıp yemeğe davet eden de. Tamam, yakışıklı ve başarılı olabilirsin ama herkesin sana deli olduğunu sanma  Ne yazık ki kişiliğin görünüşünün aksine kötü. Sanırım bu kadar özür yeter de aaaa..." Yıldız kafasını çevirdiğinde Mikayı görmüştü. Cam kenarında oturmuşlardı. Mika bu sokaktan geçmeyi sevmez diye bir korkusu yoktu ama Mika kaldırımda durmuş ona bakıyordu. 
Yıldız Mikaya beklemesini işaret etti ve çantasını sandalyeden alırken Jong Hyun a döndü.
"Yemek için teşekkür ederim ve bağırdığım için özür dilerim. Çıkmam gerek."
Yıldız restorandan çıkana kadar Mika koşarak uzaklaşmıştı.
Bütün bu olanları sadece izleyen Jong Hyun gülümsedi. "Bana bağırırsan böyle olur işte."
Hesabı istedi ve kalktı. Restorandan çıkarken garsonun  biri onu durdurdu. "Bunu unuttunuz efendim." deyip bir telefon uzattı. Jong Hyun gözlerini devirdi.
"Aptal, telefonunu unutmuş."

24 Aralık 2013 Salı

Sebzeli Noodle....


Geçen gün taksime gittim. (yine) İstiklal caddesinde bir avm var. (Adını bilmiyorum) Genelde oraya Krispy Kreme için girerim. (Arada bol kalorili şeyler yemekten zarar gelmez :)
Neyse hiç üst kata çıkmamıştım. Her avm de olduğu gibi orada da en üst kat yemek için ayrılmış. Ne yesem diye şöyle bir bakınırken ramen kokusu alıp The Chef in önünde durdum.
 Şöyle bir menüye göz attım duvardaki. Ama ramen ile ilgili birşey göremedim. Hayal kırıklığına uğrayıp makarna sipariş ettim. Ve siparişten sonra orda kocaman Noodle yazısını gördüm. Sonuç mu ? İkisini birden aldım. Az kalsın yemek yerken ölüyordum. Değil ikisi birinin yarısında kaldım. Neyseki paket yapıyorlar. Akşam yemeği de çıkmış oldu :D

20 Aralık 2013 Cuma

Starry Night (Bölüm 4)

Jong Hyun telefonu kapatıp arkasını döndüğünde onu izleyen Yong Hwa ile karşılaşıp korktu.
"Kiminle konuşuyordun ? Sevgilin ? Yoksa iş için mi ?"
"Hayır, telafi yemeyi. Bu gün buraya gelirken bir kıza çarptım."
"Sen sevmezdin böyle şeyleri. Yemek ısmarlatmayı başardığına göre kız çok güzel olmalı."
"Bilmem. Büyük ihtimal çirkin. Aslında gitmek istemiyorum ama birine anlatıp benim kaba bir insan olduğumu düşündürtmesine izin veremezdim."
"Özellikle de sen böylesine kibar biriyken." Yong Hwa nın sesi alaycıydı. Jong Hyun da bunun farkındaydı ama görmezden geldi. Min Hyuk un gelmesi ile de konuşma sona ermişti zaten.
"Hyung, araba hazırmış."
"Tamam, geliyoruz şimdi."
***
Sonunda cuma günü gelmişti. İkiside bu yemeği can sıkıcı buluyordu. Tamam, belki Yıldız biraz heyecanlıydı. Ama sadece o kadar.
Yemeğe gideceklerini bilen çok kişi yoktu. Ne yıldız Mikaya ne de Jong Hyun menejerine söylemişti. Değersiz bir yemek için azar işitmeye niyetleri yoktu.
Restorana ilk gelen Yıldız oldu. Geç geldiği için özür dilemeye hazırdı. Ama Jong Hyun da gecikecekti.
Yıldız "Dakik olmasını mı bekliyordum ? Gerçekten aptal olmalıyım." diye söylendikten sonra boş bulduğu bir masaya oturdu.

Yaklaşık yirmi dakika Jong Hyun u bekledi. Sabrı kalmamıştı artık. Saatine baktı. "Yarım saat gecikti bile. Beş dakika içinde gelmezse kalkıyorum."
Yıldız bunu söyledikten iki dakika sonra Jong Hyun restorana girdi. Beyaz spor şapkası ve güneş gözlükleriyle kendini gizlemeyi başarmıştı. Ama yinede çok yakışıklı görünüyordu.
Gözlüklerini çıkartıp kafasını çok ta kaldırmadan etrafa bakındı. Tanınmak istemiyordu.
Yıldızın yüzünü bilmiyordu. Restoranda tek başına oturan yabancı bir bayanı bulmak zor olmaz diye de herhangi bir şey düşünmemişlerdi bibirlerini tanımak için. Ama iki yalnız yabancı bayanı görünce pişman oldu. Bunun olma ihtimali nedir ki ?
Yanına gittiğinde anlaşılırdı hangisi olduğu ama yanlışının yanına gidip tanınınma ihtimalini göze alamadı. Bunun yerine mesaj attı. "Ne renk gömlek giydin ? Mavi mi turuncu mu ?"
Yıldız mesajı alınca etrafına bakındı.Önce turuncu gömlekli bayanı sonra da Jong Hyunu görüp elini kaldırdı.
Jong Hyun gelince ayağa kalktı. Tanışıp el sıkıştılar. İkiside oturunca sipariş verip konuşmaya başladılar.
"Çok dakiksin. Sadece 33 dakika geciktin." dedi yıldız yapmacık bir gülümseme ile.
Jong Hyun da aynı ifade ile karşılık verdi. "Geldiğim için şükret."
Yıldız şok olmuştu. Ünlülerin gerçekte sahnede göründükleri gibi olmadığını biliyordu ama bu kadarını da beklemiyordu. 
"Beni çağıran sensin. Geciktin ve böyle mi davranıyorsun ??"
"Ben meşgul bir insanım. Gecikmem gayet doğal. Ters konuşarak ilk sen başlattın."
Yıldız hiç bir şey söylemedi. Konuşamayacak kadar sinirliydi.
"Bu arada kafama takıldı. Sen nerelisin ? Amerikalıya benzemiyorsun. Zaten o gün de başka bir dil konuştun."
"Neden aklınıza gelen ilk ülke Amerika oluyor ? Türküm ben." Jong Hyun şaşırmıştı.
"Türk mü ? Türklerin daha kibar, saygılı insanlar olduğunu sanıyordum."
Jong Hyun un türkler hakkında bilgisi olması Yıldızı gururlandırmış ve mutlu etmişti. Ama bu cümle Yıldız için bir hakaretti. 
Bu yemek çok uzun sürecek. Yıldız çığlık atmak istiyordu. Kurtarın beni !!

15 Aralık 2013 Pazar

Starry Night (Bölüm 3)

Yıldızın evi

Prova bittiğinde Jong Hyun cep telefonunu kontrol etti. Bu gün yapılması gereken işlere sürekli geciktiği için prova çok geç bitmişti ve ona ulaşmaya çalışan insanlardan gelen çağrı ve mesajlarla dolmuştu telefonu. Şöyle bir göz gezdirdi çağrılara. Sadece iki kayıtlı olmayan numara vardı. Biri daha sonra mesaj da atmıştı. Peki diğeri kimdi ?
Jong hyun saatin farkında değildi ve çok düşünmeden numarayı aradı. Telefon bir süre çaldı. Tam kapatacakken karşıdan uykulu bir ses geldi.
"Alo." Alo? Yabancı biriyle konuştuğunu anladı.
"Hello.." Daha söyleyeceğini bitirmeden karşıdan yanıt geldi.
"*Kimsiniz ?" İngilizce değil mi bu ?!
"**Sorry, but I can't understand you. Do you speak English or Korean ?" Yıldız karşısındakinin bir türk olmadığını anlayınca gözlerini açıp oturdu ve korece konuşmaya başladı.
"Evet, korece konuşabiliyorum. Kimsiniz ?"
"Ben Jong Hyun. Prova sırasında beni aramışsınız. Yeni gördüm.." Yıldız arayanın Jong Hyun olduğunu öğrenince yataktan çıkmaya çalıştı ama o panikle yorgana takılıp yüzüstü yere yapıştı.
Yer yatağında yatmadığı için pişmandı. Haşere korkusunun bedelini burnu ödemişti.
Telefonun öteki ucunda olanları dinleyen Jong Hyun bir şeyler olduğunu anladı ve hiç merak etmese de nezaketen sordu.
"İyi misiniz ?"
"Evet. Evet, iyiyim."
"Sizi arama sebebim beni neden aradığınızı merak etmemdi."
"Ben sizi aradım..." Gerçekten çok heyecanlıydı. "Şey bu gün bana kartınızı verdiniz ve aramamı söylediniz."
"Kartımı verdim ?" Jong Hyun bir süre düşündü. "A evet. Sen bu gün çarptığım kızsın. İyi misin ? Bir yerin yaralandı mı ?"
"Hayır, ben iyiyim. Sizi aramamı söylemiştiniz. Ve telafi edeceğinizi. Buna gerek olmadığını, zaten özür dilediğinizi ve bunun yeterli olduğunu söyleyecektim."
"Olmaz. Lee Jong Hyun birine çarpıp sadece özür dileyerek konuyu kapatmaz. Başka birşey yapmalıyım. Iıı.." Biraz düşündü. "Buldum! Sana yemek ısmarlayacağım."
"Hiç gerek yok..."
"Anlaştık o zaman. Bu cuma. Ayrıntıları sonra mesaj atarım. Şimdi kapatmam gerek."
Yıldız elinde telefon donakalmıştı. Az önce ne oldu ? Yavaşça telefonu kulağından indirdi. Sonra birden yüksek sesle konuşmaya başladı.
"Kendini beğenmiş ukala ! Kim onunla yemeğe çıkmak istediğini söyledi ?!" Elinde telefon bir sağa bir sola yürümeye başladı. Arada duruyor, söyleniyor sonra volta atmaya devam ediyordu.
"Hem belki benim cuma günü bir işim var ?" Bir adım daha attı ve kendini yatağa bıraktı. Mika bunu öğrenince sonsuza dek benden nefret edecek. Ah neden bana çarpan Jong Hyun du ki sanki ? Exo'dan birileri de olabilirdi. 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Hotarubi no Mori e

Çocuklardan nefret etmenizi sağlayabilecek duygusal bir anime film.
Tür: Romantik, doğaüstü
Süre: 44 dakika
Türkçe adı: Ateşböceği ışığının ormanı (biraz ben biraz google ortak çeviri)
Hakkında: Üstte gördüğünüz çocuk (Gin) aslında bir gulyabani. İnsanların ruhların yaşadığına inandığı (Gerçekten öyle) bir ormanda yaşıyor.Takegawa Hotaru  ise yazları büyük babasının yanında geçiren 6 yaşında bir insan. Yapmaması gerektiği halde büyülü ormana girer ve kaybolur.
Gin ile karşılaştığında insan gördüğü için sevinip ona doğru koşmaya başlar.
Kafasına odunu yer tabi. (Ciddiyim :D)
Çünkü eğer bir insan Gin e dokunacak olursa bu Gin in ölmesine sebep olur :'(
Aslında Gin önceden insanmış ve ormana terk edilmiş. Sonrada bir çeşit gulyabani olmuş.
Neyse fazla ipucu verdik galiba kısaca anlatmaya devam edeyim :)
Gin ormanda kaybolmuş bu küçük çocuğa odunla vurmasına rağmen ona yardım eder ve ormanın dışına kadar eşlik eder. Kızda ona teşekkür edip yine geleceğini söyler. Bu her yıl yaz ayının her günü devam eder. Hotaru büyür ve Gin ile aynı yaşa gelir. Gin normalden yavaş büyüyordur.
Bunlar el ele dahi tutuşmadan birbirlerine aşık olmuşlardır. Peki bu nereye kadar devam edecek ??...
Fragman:

9 Aralık 2013 Pazartesi

Dizimag Kapandı (Yine)


Dizimag yine kapandı. Birileri amerikalıların cebini düşünüp mahkemenin birine  dilekçe vermiş. (Aman ne güzel :p)
Milletin dizi keyfini katlediyorlar. Yani sana ne zararı var ?! Ne battı ?!
Dizimag yöneticilerini sevmeyen, faşist diyenler var. Tamam eleştiriye gelemiyorlar. Bende bayılmıyorum. Hadi ama yönetici kimin umrunda. Dizimag bulup bulabileceğimiz en kaliteli dizi sitesiydi.
En-son-hangi-bölümde-kaldım derdi yok. Sadece dizi değil animede yayınlanıyor. Son zamanlarda da kore dizileri eklemeye başladılar ne güzel. (Elbet yeppudaa en iyisi. Ama bölüm not almaya gerek yok dediğim gibi.)
Birde en son puan sistemi yapmışlardı. Bir dizikolik olarak çok puan topladım tabiki. Reklamsız site haylleri kurarken siteden olduk ㅜ-ㅜ (Şaka yapıyorum :D)
Şimdi yeni site dizimag1 olmuş. Çakma site adı gibi ama idare edeceğiz artık. Aynı hesapla giriş yapabilirim umarım. Daha denemedim...

6 Aralık 2013 Cuma

Starry Night (Bölüm 2)


Yıldız kafasını otobüsün camına dayamış sabah olanları düşünüyordu.
Lee Jong Hyun bu sabah bana çarpıp azar işitmeme sebep oldu. Sahi kimdi bu Jong Hyun ? A gentleman's dignity de oynayan sevimli çocuk mu yoksa uzun saçlı olan mı ? Boice olmadığı için üye isimlerinin hepsini bilmiyordu ama CN Blue yu tanıyordu. Yani çok ünlülerdi ve Yıldız da koredeydi. Bilmemesi imkansız.
  Otobüs durağa yaklaşınca ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Hala sabahki olayı düşünüyordu. Acaba onu aramalımıyım ? 
Bunu Mikaya sormaya karar verdi. Mika Yıldızın komşusu sayılırdı. Yan binada oturuyordu. Ve adından da anlaşıldığı gibi bir japondu. Koreye yaklaşık olarak Yıldızla aynı zamanda gelmişti.

Yıldız olayı anlattığında Mika çok sevinmişti. Çünkü o bir Boise tu.
"Düşünmen bile hata! Hemen aramalısın. Ben yanındayken." Bunu söylerken yıldızın dibine girmişti.
"Benim yerime konuşmak ister misin ?"
"Evet !! Hayır, olmaz. Yani ne kadar istesem de saçma olur. Zaten onun açacağı garanti değil."
"Haklısın. Arıyorum o zaman."   Yıldız bütün konuşma boyunca elinde tuttuğu karta bakarak numarayı tuşladı. Telefonu kulağına koyduğunda Mika da telefonun arkasına dayadı kulağını.
Telefon bir süre çaldı Ama açan yoktu. Mika hayal kırıklığına uğradı ve dudaklarını büzdü.
"Açması mucize olurdu zaten."
"Demek ki Jong Hyun senin söylediğin kadar kibar değilmiş." dedi ve gülümsedi Yıldız. O da hayal kırıklığına uğramıştı ama belli etmiyordu.
"Hey!! Jong Hyun a laf yok! Çocuk meşguldür kesin. O senin gibi boş biri değil."
Yıldız tek kaşını kaldırıp Mikaya imalı imalı baktı. "Ben mi boş insanım ? Ve bunu sen söylüyorsun. Söylesene en son ne zaman derse girdin ?"
"Belkide pişman oldu ve senin gibi sıradan biriyle görüşmek istemedi." Yıldız Mikanın kafasına sert bir şekilde vurdu.
"Konuyu değiştireceksen bile en azından hakaret içerikli olmasın!" Mika kafasını ovuşturdu.
"Tamam ya şaka yaptım. Güzelsin. Seninle görüşmek için ölüyor. Oldu mu ?!"
Yıldız sol elini yanağına koyup gözlerini kırpıştırdı. "O kadar güzelim ki gözleri kamaştığı için bana çarptı." deyip güldü.
"O kadar siliksin ki seni farketmedi bile." Yıldız bir kere daha elini kaldırınca Mika geri kaçtı.
"Neden bu gün beni gömüyorsun?"
"Senin yerinde ben olmalıydım. Daha çarptığın kişinin adını bile bilmiyorsun. Oysa ben onunla çarpışmak için kolumu verirdim."  Yıldız Mika için üzülmüştü. Geçen sene o da aynı şekilde birilerine hayrandı. Sahi ne olmuştu o ünlüleri görmek için deliren, Koreye gelmek için her şeyi yapan Yıldıza ? Büyümüş müydü? Yoksa sadece hayalleri mi yıkılmıştı ? Elbette o da biliyordu korenin dizilerdeki gibi olmadığını.
Aklına koreye gelmeden önce söylediği bir söz geldi ve gülümsedi. "Eğer aşk denen birşey varsa korede bir ara sokakta saklanıyor." 

3 Aralık 2013 Salı

Starry Night (Bölüm 1)

Diğer bir hobim de hikaye yazmak :))
Bu da yazdığım ilk fanfiction. Eğer yetiştirebilirsem her hafta yeni bölüm eklemeyi düşünüyorum :)


 
"Merhaba, ben Yıldız. Korefan bir türküm. (Yani bir aralar öyleydim. Hala korefan mıyım emin değilim.) Yaklaşık bir yıldır burada yaşıyorum. Hayallerimin peşinden Seule kadar geldim. Geldim gelmesine ama hayallerime ulaştım denemez. Kore gerçekten 'Pembe ülke' değil ve çatıkatı daireleri dizilerde göründüğünden küçük. Manhwa yazma işine hiç girmiyorum. K-pop a doyarım diyordum ama burada hergün konser olmuyor. Olsa da zaten bilet almak şu sıralar benim için zor.
 Aslında burası anlattığım kadar da kötü biryer değil. Güzel şeyler de oluyor. Hikaye teslimi için az bir zaman kaldı. O yüzden karamsarım sanırım. Örneğin sadece Kim Woo Bin ile karşılaşmak bile paha biçilmezdi.
Ara sıra da sevdim oyuncuları görmek için Kangnam a gidiyor, çok param varmış gibi Cheongdamdong ta geziyorum. En güzel kısmı da türk olduğum için koreli fanlardan öndeyim. Dikkatlerini çekmek zor olmuyor. Birde beni amerikalı sanıp ana dilim diye ingilizce konuşmaya çalışmasalar... 
Bizimkiler için nasıl bütün çekikler çinli yada japonsa onlar için de üst sıralarda diğer avrupa ülkeleri geliyor
Neyse, yine çok konuştum. Teslim etmem gereken kağıtlar var."
 Yazısını yazdıktan sonra bilgisayarı kapatıp kağıtları sıraya dizmeye başladı. Olamaz eksik var ! Şükür yanlış saymışım.
 Ceketini giymek için kağıtları sehpaya bıraktı. Atkısını takıp ayakkabısının birini giydikten sonra kağıtları hatırlayıp tek ayak üstünde zıplayarak odanın diğer ucuna gitti. Evi küçük diye şükür edeceği aklına bile gelmezdi.
 ***
 Bu sokağa ilk defa gelmişti. Elindeki adres kağıdına bir kez daha baktıktan sonra bakkalda oturan ajummaya sormaya karar verdi. Birde kaybolursam bu gün kafayı yiyebilirim.
 Bakkala doğru yöneldi. Karşı kaldırama geçerken hızla koşan bir genç Yıldıza çarptı ve düşmesine sebep oldu. Özenle sıraya dizdiği hikayesi ise sokağa yayılmıştı. Genç hemen özür dileyip bir kart uzattı. Sonra telafi edeceğini, şimdi zamanı olmadığını ve onu kesinlikle aramasını söyleyip tekrar koşmaya başladı. Geriden onu takıp eden adam da yanından geçerken özür diledi ve devam etti. Herşey çok hızlı gelişti. Yüzlerini dahi görmemişti. Neden kaçıyordu acaba ? 
Yıldız ayağa kalktı, üzerini silkeledi ve zavallı hikâyesine baktı. Elindeki karta bakmadan cebine sokup etraftaki kağıtları toplamaya başladı. Bu gün daha kötü olamaz...

 Olmuştu. Geciktiği için azar işitti. Sanırım bu ay maaşım eksik olacak.
Binadan çıkınca derin bir nefes aldı ve otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Elini cebine sokunca kartı farketti. Biraz yıpranmıştı.
"Hmm.. Lee Jong Hyun. Ne CN Blue'dan mı ?!


27 Kasım 2013 Çarşamba

Çizimlerim

Hobilerimden biri resim çizmek. Çok yetenekliyim diyemem. Hala çalışıyorum. Ama bir iki tane resmi sizinle paylaşacak kadar iyi bir seviyeye geldiğimi düşündüm ve yayınlamaya karar verdim.
Bu kediciği manga çizim kitabından bakarak yaptım. Ne yazıkki resimlerimin çoğu ile aynı kaderi paylaşıyor. Yarım bıraktım.

Bu kızı çizme ama cım basit çizgilerle iyi resimler yapmaya çalışmaktı. Sonra saç çalışmasına döndü. 


Bu da ilk manga sayfam. Bunu hala çiziyorum. Sadece ara verdim. Asıl sayfayı yada mangayı söylemem. Çünkü pek benzemedi.


Bu da en sevdiklerimden biri. Buda manga kitabından alıntı.

Şimdilik bu kadar. Belki daha sonra yenileri eklerim :)

-Mim- (Yine, Yeniden, Aynı Kişi Tarafından)

Sam yeli tarafından mimlendim yine. Bu sefer olaya biraz hakimim ama :)

Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?
Evet yaşadım. Yani aslında mucize de denir mi bilmem. Mesela
Geçenlerde elime kaynar su döktüm ama hiç birşey olmadı.
Rüyamda çapraz binada küçük bir yangın çıktığını gördüm. O gün çaprazdaki okul yandı.
Bazen istediğim şey söylediğim an gerçekleşebiliyor. Yada istemediğim şey bir şekilde olmuyor. vs. vs.

Almayı düşünüpte alamadığınız ne var ?
Çok şükür yok. Yani almayı isteyip te almadığım yada zamanını beklediğim şeyler var sadece.
Ehliyet alacak yaşa gelene kadar beklediğim mini cooper, sınavların hepsinden 80 ve üzeri not alırsam alacağımı söylediğim poloroid kamera ve hala karar veremediğim için alamadığim bir galaxy note 3 var.

Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı ?
Olmamı ? Herşeyde olduğu gibi kıyafetler hakkında da takıntım var. 
Hepsi uyumlu olmalı mesela. Hem güzel olmalı hemde kişiliğimi tanımlamalı. (aynada gördüğüm kişi ben olmadıktan sonra güzel olmasının ne anlamı var)

Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar ?
Sürekli nefret ettiği huy ve insanlardan bahsedenler :D
Şaka değil. Sürekli "Şunu sevmem, bundan nefret ederim." Banane ?! :D

Sizi en net tanımlayan kelime ?
'Dengesiz' sözlükte bu kelimenin karşısında adım yazmalı :D

Hayata yeniden gelme şansınız olsa hangi ülkede doğardınız ?
Türkiye. Evet, yabancıları daha çok severim, sık sık türkleri de söverim, ilk fırsatta yurt dışına kaçmak istiyorum ama türk olmaktan gurur duyuyorum. Sadece şimdiki türklerle gurur duyamıyorum. Yoksa ilk zamanlara kadar türkler, osmanlı vs. diğer atalarım sürekli övündüğüm birşey.

Tek başına insan keyiflenmek için ne yapabilir ?
Dizi izler, kitap okur, resim çizer, hikaye yazar... 

Nikah masasında evleneceğiniz kişiden 'Hayır' cevabı alsanız ne yapardınız ?
Şükrederim. Böyle bir öküzle evlenebilirdim de değil mi ? Zaten bir insanla hayatı paylaşacak tipte biri değilim ben. Sonum ya huzur evi ya 25 kedili çöp ev :D (Allah korusun!)

İnsan kaderini mi yazar , kaderini mi yazar ?
Soru mu yanlış bana mı öyle geldi? Neyse anladığım kadarıyka cevabım:
Kader yanlış anlaşılıyor. Kader ne değiştirebileceğim birşey ne de beni yönetebilecek birşey.
Benim özgür iradem çevresinde gerçekleşen Allahü tealanın kararlaştırdığı birşey. Geleceği gören bir yaratıcı zaten benim vereceğim tepkilere göre şeyler çıkarıyor karşıma. Yani benim düşüncem bu.

Aklınıza gelen ilk ingilizce kelime ?
Sacrifice. Fedakarlık yada kurban (aynı gibi anlamı.) Neden aklıma bu geldi bilmem :D

İnternette sahip olduğunuz ilk nickname ?
Sanırım bu. Yani dizikolik.

Ve bu da bitti. Bu ilkinden daha eğlenceli oldu. Kendimi röportaj veriyormuş, önemli biriymiş gibi hissettim :D Acaba bunları okuyanlar ne düşünüyor ?
Bende bu mimi yeni blogger elifkutgun aayolluyorum

26 Kasım 2013 Salı

Vampire Boy/ Koishite Akuma

Ülke: Japonya
Türçe adı: Vampir çocuk yada Aşık iblis
Bölüm sayısı: 10
Tür:Fantastik, Romantik
Yıl: 2009
Konu: Kuromiya Luka bir vampirdir ama tamamen ölümsüz bir vampir olamak için yapması gerekenler vardır. Aksi taktirde yok olacak yani ölecektir.
Yapması gereken hoşlandığı bir kız bulup onun kanını içmektir. Bunun için insanların dünyasına gelir ve normal bir genç gibi okula gitmeye başlar.
Bir süre sonra aradığını bulur. Ama yinede büyük bir sorun vardır.
Kuromiya insanlardan nefret etmekte ve kan içmeyi sevmemektedir.
Benim dizi hakkındaki görüşüm: Dizi favorilerim arasında. Ölmeden önce izlenmesi gereken türden. Böyle düşünme sebebim belkide son bölümdür. Hala etkisindeyim. (izleyeli çook uzun süre oldu) Konu orjinal. Başroller sevimli. Oyunculuk çok iyi değil ama yinede idare eder.
Bu arada Dizide çocuğun yaşadığı ailenin gyoza dükkanı var. (bir tür japon mantısı)
Dizi boyunca tadını bilmediğim gyozayı bu kadar yemek istememin sebebi çok ballandıra ballandıra anlatmaları.
Daha önce yiyen var mı ? Tadı nasıl ?
(Yine konudan saptım. En iyisi kalkıp birşeyler yiyeyim -.-)

24 Kasım 2013 Pazar

F.T Island 지독하게 (Severely)

Bu seferki ağlatan klibimiz Ft island tan. İlk zamanlarımlarımdan bir şarkı. Bu klibi ilk izlediğim ne ağlamıştım. Hala da duygulanırım izledikçe. 
Kilisede başlıyor hikaye. Hong starımız muhteşem ojeli elleriyle bir fotoğraf tutuyor. (ölmüş kızın fotoğrafı)
Onun ağlamasıyla ağlayacak kıvama geliyoruz zaten. 
Sonra kiliseden ayrılıyor. Dışarı çıkarken kızın birine çarpıyor ve hemen özür dileyip eğiliyor. (saygılı çocuk tabi) Kafayı kaldırınca birde ne görsün. Az önce cenazesinden çıktı kız. 
Nasıl olduysa sincabımız bir hafta geriye gitmiş. (Sevdiği kızla geçireceği bir hafta daha.) Hemen kıza sarılıyor. Kız daha bunu tanımadığı için şaşırıyor tabi. Sonra birşeyler birşeyler oluyor bunlar birlikte gezmeye falan başlıyor. Hong ki herşeyi biliyor hem kız hakkında hemde dünya. Bu fırsatı değerlendirip tam yağmur yağdığı an şemsiye açmak gibi şeyler yapıp kızı şaşırtıyor.
Mutluken zaman çabuk geçer. Zaman azaldıkça 'sevdiğinle geçirebileceğin bir hafata daha' 'sevdiğinle geçirdiğin son hafta' ya dönüşüyor.
Takvimde bir bir günler işaretleniyor ve Hong ki panik yapmaya başlıyor. Herşeyi kıza anlatmaya çalışıyor ama kız ona inanmadığı gibi birde kovuyor.
Devamı klipte...


İzleyip bir güzel ağladınız mı ? Şimdi sıra takıldığım noktada. Bu kız salak mı öleceksin denildiği halde kulaklık takıp karşıdan karşıya geçiyor. Hong ki yavrucum sen niye kızın önüne atlıyorsun bırak ölsün !! Bu kız vicdan azabından çok yaşamaz zaten.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Bleach İlk 5 Kitap

Biliyormusunuz türkçe çevrilmiş mangalar satılıyor.
Gerekli şeyler diye bir yayın evi çok sevilen mangaları yayınlamaya başlamış.
6-7 tane seri gördüm şimdiye kadar. İki tanesini de satın alıyorum yeni bölümler geldikçe.
Bunlardan biri de Bleach.

Geçen gün yenisinin çıktığını gördüm ve hemen aldım.
Evet belki kitaplar biraz pahalı ve internetten bedava da okuyabilirim. Yinede salak gibi para ödüyorum falan. Öyle değil işte. Bunu istediğim zaman elektirik olmasa da dışarıda olsam da okuyabilirim. Ayrıca kitap olarak okumak ayrı bir zevkli.

P.S: Kitapların tanesi 12 tl

17 Kasım 2013 Pazar

T.O.P'nin Yeni Klibi 'Doom Dada'

Ayın 15'inde T.o.p'nin yeni klibi yayınlandı. Bu adam siyah beyaz klip çekmeyi seviyor.
Klip biraz ilginç. Bigbang'ten beklendiği gibi birşey.
Ama yinede başta maymunları görünce şaşırdım.
Klipteki en tuhaf şey onlar değildi ne yazık ki. Dev bir mikrofon, koşan iskeletler, zebra, koca kafalı tuhaf bir bebek, ceylan, motor üstünde dans eden T.o.p ve karnıbahar vardı.
Gerçekten farklı duygular içinde izledim klibi.
Belki bir ihtimal ilk izlediğinizde beğenmeyebilirsiniz. Ama iki kere daha izleyin derim. Beğeneceksiniz (sübniminal'in etkileri)
Gelelim T.o.p 'ın tuhaf hareketlerine. Herşeyi boşverin ve motor üzerindeki dansı izleyin. Gerçekten komik.
Yinede siyah beyazken çok seksi oluyor. Bu da yetmezmiş gibi birde vampir olmuş. (Bizi öldürmeye çalışıyor)
Ayrıca bu klip sayesinde T.o.p'nin bıyıkla bile müşhiş görüneceğini de öğrenmiş olduk.

Klip:
 
Doom dada dida
İlk izlediğimde acayip güldüm (biraz hüzünlüydü ama) 'YG ne yaptırıyor bunlara ?' dedim.
Bigbang git gide kafayı yiyiyor galiba. (Bunun kötü olduğunu söylemedim)
Hepsi solo albüm yaptı yine. Sıra Daesung'ta
Solo albümler iyi hoş ta dikkat edin dağılmasın gurup. Birlikte daha iyisiniz siz !

15 Kasım 2013 Cuma

Super Seisyun Brothers


Yepyeni kısacık bir anime. Bölümler 3-4 dakika.
Öyle anime mi olur demeyin. Gerçekten eğlenceli.
 Şimdiye kadar sadece 6 bölümü türkçeye çevirildi. 
İngilizce olarak 9 bölüm var. 
Günlük hayattan kesitler olan bir anime. İkiz kardeşler ve onların 'sıradan' hayatı.
Mavi saçlı olanlar (Saito kardeşler) sessiz, içine kapalı, fazla arkadaşı olmayan ve bir parça da gizemli karakterler.
Sarışın olanlarsa (Shinmoto kardeşler) tam tersi. Neşeli, eğlenceli ve açık sözlü.
Animeyi bu kadar sevme sebebim sadece güzel ve eğlenceli olması değil. Sarışın kız karakterde kendimi bulmuş olmam. Gerçekten benzerlik var. (Tip olarak değil.)
O da mangaka olmak istiyor. O da dondurmayı seviyor, kendine aşık, kendisinden güzel birini görünce kıskanıyor, ayna karşısında zaman geçiriyor vs. vs.
Seride aşk ta var elbet. Yani olacak gibi.
Son olarak ta 7.bölümden bir replik. (Bunu yapmak saatlerimi aldı :'( )


14 Kasım 2013 Perşembe

To The Beautiful You vs Hana Kimi


Hangisi daha güzel ? Romantik komedi, başrolüne hayran olunası To the beautiful you mu yoksa gülerken evdekileri uyandıracak kadar komik, Nakatsu ve Kagurazaka gibi sevimli rollere sahip Hanazakari no kimitachi e mi ?
Benim favorim Hana kimi. İlk çekilen de o. Başta kore versiyonu olmasının sebebi onun daha çok bilinmesi. (Daha japon dizileri k-dramalara yetişemedi)
Kore versiyonu 3 karakteri anlatıyor genel olarak (klasik aşk ücgeni) Bu yüzden diğer oyuncular akılda kalmıyor. (Bi Eun Gyeol un oda arkadaşı kalmış bende)
Hatta 3. sırada duranı Exo dan Kai ye benzettim de 'bu dizide oynadı mı ki ?' dedim.
(Sahi ben mi hata yapıyorum yoksa gerçekten o mu ? [çok sonra farkettim baya baya exo oynuyor)
Hana kimi bütün karakterleri göz önünde tutuyor.
Örneğin Nanba. Tartışmasız dizideki en yakışıklı karakter. Gerçek adı Mizushima Hiro.
Diğer bir yakışıklı Kagurazaka. (İlk gördüğümde 'apaçi bu ya' dediğim doğrudur. Pişmanım) Gerçek adı Yuu Shirota. Dedesi mi ne fransız. O yüzden japona benzemiyor.
To the beautiful you da başrol (Choi min ho) yakışıklı ve sevimli. Her ne kadar ikinci karaktere üzülsek te yine de çok sorun etmiyotuz.
Hana kimi de başrol (Oguri Shun) o kadar sempatik değil. 'Lütfen gülümseme' diye yalvarmışlığım var. Kızımız Nakatsu değil de Sano yu seçince kahroldum tabi.
Dizinin diğer bir adı İkemen paradise (Yakışıklılar cenneti.) iken neden başrol bu ?
Neyse. Kısaca bahsettim ikisinden de. İzleyin ve hangisinin daha iyi olduğuna siz karar verin.

12 Kasım 2013 Salı

Bigbang Telefon Kabı (Handmade)

Bilgisayarım hala bozuk. Ama tabletten resim ekleyebiliyorum artık. (Yaşasın !)
Biraz uzun yoldan oluyor ama buna da şükür :)

Bigbang telefon kabı. Ben yaptım. Çizim, yapıştırma hepsini.
Çok güzel değil farkındayım. Ama başka yerden bulmam da imkansız. Bende sıvadım kolları ve T.o.p ın chibisini yaptım. (Ne kadar da benzedi :p)
Şimdilerde telefonum bozulmaya başladı ve yeniden yapmaya üşendiğim için yeni telefon istemiyorum :D

10 Kasım 2013 Pazar

K-fan Virüsü

Asya (Genellikle Güney Kore) sevgisinin zombi virüsü gibi yayıldığını farkettim.
Birileri bir şekilde belki trt den belki başka yerlerden farkediyor bunları. Normal hayatlarına devam ederken sinsi sinsi yayılıyor hayranlık ve bir gün k-fan olarak uyanıyorlar.
Sadece kendi dönüşmeleri yetmiyor tabi. Yakınlarındaki insanlarada anlata anlata anlata yaıyorlar virüsü. (Bende arkadaş kurbanıyım ve iki kurbanım var.) Bazıları sonradan j-fan a da dönüşebiliyorlar.
Bilinçsiz bir şekilde dizi ve müziklerle beslenerek uzun süre hatta kalabilirler.
Ama asıl besinleri 'Oppa'
Birtanesi farkedildi mi kaçışı yok. K-fanlar "oppa oppa..." diye takılıyorlar peşine.

Yavaş olsakta korkutucu ve azimliyiz ! 
Türkiyeye çok oppa/nuna getirdik ve getirmeye devam edeceğiz..

1 Kasım 2013 Cuma

Lee Seung Gi İstanbulda T_T

Lee Seung Gi program çekimi için Hırvatistan a giderken İstanbuldan aktarma yapıyor.
Bu haberi alır almaz Music Bank te olduğu gibi bir mutlu bir hayattan bezmiş dolanmaya başladım. Onunla karşılaşma hayalleri falan kurdum. Ve bir plan yaptım.
O gün turistlerin kesinlikle atlamayacağı bir yere gidip bütün gün gezecektim. 
 Fotoğraf imza bile istemiyorum sadece korece 'Seung gi merhaba, hoşgeldin.' desem yeterdi.
Neyse yine de olumlu bakmak gerek. Seung Gi ile aynı şehirdeyiz. O İstanbulda bir yerde belki oturuyor, yemek yiyiyor veya uyuyor ♥ 
Biz böyle oturup ağlarken Seung gi miz birilerine yol sormuş.
Bende tarihleri karıştırmasam belki orda ben olacaktım :'(
Aptallığım la kaldım işte böyle.
Yine de hala burada. Belki yine gezer. Hadi turistik bir yere gidip gelmesi için dua edelim :D
Sultanahmete gitmiş olmalı başka bir yer seçin

31 Ekim 2013 Perşembe

Yeni model insanlık..

Herkesin ağzında bir 'insanlık öldü' lafı. Çok abartıyorlar, diyordum da meğer gerçekmiş yeni  öğrendim. İnsanlar gerçekten paraya tapıyor ve para için yüzüne gülümsüyormuş. Değil arkadaşlık, akrabalık bile önemsizmiş para karşısında yeni öğrendim. 
Şimdi düşünüyorum da o bize karşı olan içten gülümseme de kiralıkmış. Kendimi kapıya konmuş gibi hissediyorum.
Benim asıl üzüldüğüm bu sahte insanların gerçek yüzünü görmek değil, nasıl kandırıldığımı farketmek.
Yinede tebrik etmek gerek onların oscarlık rollerini. Ve gerçekten hakeden insanlar için kalan güven kırıntıları toplamak.

29 Ekim 2013 Salı

Bilgisayarım bozuldu -.-)

Bloğuma giren çok insan yok farkındayım. Yinede orda biryerlerde benim yazdıklarımla ilgilenen müthiş bir insan var biliyorum. (Yalakalık yapmak şart oldu :)
Mümkün oldukça iki günde bir düzenli yayın yapmaya özen gösteriyorum. Ama maalesef bilgisayarım bozuldu. Resim ekleyemiyorum tabletten. Bende öyle havadan sudan, planlarımdan falan bahsedeyim dedim. (Tek izleyicimi de kaçırmam umarım)
Arada ziyaretçi kitlesine bakıyorum. Çok fazla amerikalı ziyaretçi oluyor. Büyük ihtimal bir bakıp anlamadıkları için çıkıyorlar.
Bende ara sıra ingilizce paylaşım yapmak istiyorum. (Hata mı yapıyorum ?)

23 Ekim 2013 Çarşamba

Sakura figürü buldum \(*-*)/

Asya ile ilgili bulduğum şeyleri anlatmaya devam ediyorum. Bu seferki bir figür.
Naruto'yu herkes bilir. En meşhur animelerden biri. Sakura da ordaki pembe saçlı ninja kız.
Artık bende onun figürü var. (Yaşasın \(^-^)/ )

Nerden ve nasıl buldum ?
Bir süre önce animelerden hiç anlamayan, Naruto'yu izlememiş, Sakura'yı duymamış bir arkadaşıma gitmiştim.
Onların komşusu sinir olduğum sekiz yaşlarında bir kız da oradaydı.
Oyuncaklarını da getirmiş. Bir baktım onlardan biri de bu. Bir şey diyemedim ve figür onunla birlikte gitti. (Ah ne büyük acı !)
Daha sonra öğrendim. Meğer o figür arkaşamın evindeymiş. Biri getirmiş ve o da oyuncak diye küçük cadıya vermiş.
Kafama takıldı bu. Sakura yı daha ne olduğunu bile bilmeyen bir çocuğun elinde bırakamazdım.
Düşündüm düşündüm ve aklıma çocuk menüsünden çıkan oyuncaklar geldi. (Evet normal menü çok geldiği için çocuk menüsü sipariş ediyorum -.-)
Hemen aradım ve dört oyuncak buldum. Bunları arkadaşıma verdim ve oyuncakları verip figürü geri almasını söyledim.
Bu biraz çocukça bir davranış farkındayım. Ama onu da öylece bırakamazdım.
Siz de benim gibi düşünüyorsunuz. Böyle bir şey bırakılmaz.
Hayır mı ? (-.- ) 

19 Ekim 2013 Cumartesi

BB Cream

Bir süredir dersler, bayram derken yeni şeyler yazamadım. (Geçmiş bayramınızı kutlarım) Şimdi ise korelilerin çok kullandığı bir ürünü tanıtayım dedim.
BB Cream:
Nedir BB Cream ?
Biraz Kore dizisi izlediyseniz kesin duymuşsunuzdur. Çok amaçlı nemlendirici. Eşitleyici, kapatıcı, aydınlatıcı, nemlendirici ve koruyucu krem.
Birkaç hafta önce bir kozmetik mağazasında görünce çok şaşırdım ve hemen atladım. Alma sebebim güneşten koruma özelliği. Bu mevsimde. (Koreliler bana boşu boşuna para harcatıyor :D) 
Garnier ve Nivea vardı. Ama maalesef Sadece Nivea'nın açık rengi kalmış.
Gerçekten güzel kokuyor. Serinlemiş hissediyorsun. Ama kapatıcılık özelliği olduğunu pek sanmıyorum. Yani göz altı morluklarını pek kapatmadı. Diğer sorunları bilemem.
Eğer nemlendirici yada koruyucu diye alacaksanız iyi birşeye benziyor. Fondöten diye almayın yani.
Benim yaptığım hatayı da sakın yapmayın. İlk denemede biraz fazla sürmüşüm. Kendimi solaryumda unutmuşum gibi durdu :D Çok çok az sürmelisiniz. 
Sürdükten sonra (Doğru orantıda) gerçekten doğal görünüyor. Eğer çok beyaz tenli iseniz tavsiye ederim. Biraz renk veriyor. Cildiniz emdiği için de silseniz bile eliniz boyanmıyor. (Temizleme esnasında iyice sabunlamayı unutmayın)
Fiyatı yaklaşık 20 tl (Tam fiyatı unutmuşum :D)
Not: İlk açarken de dikkat edin. Ters durduğu için birden çok çıkıyor.

8 Ekim 2013 Salı

MBLAQ - 전쟁이야 (This is War)


Ağlatan kliplere devam ediyoruz. Şarkıların anlamını bilerek izlerseniz daha etkili olur. Türkçe yada ingilizce alt yazı tavsiye ederim :)
Neyse klibimize geçelim.
Klibin başrolü aşık olan bir tetikçi. Resimde gördüğünüz karakter. Adı Lee Joon.
(Nişancılığı bana Wanted filmini hatırlattı.)
Vurması gereken kıza aşık olur ve onu kurtarır. Ne yazıkki kız başkası tarafından vurulur.
Lee Joon da iyileşene kadar kızı arkadaşına (Thunder) emanet eder. (Ne büyük hata!)
Kız bir süre sonra Thunder a aşık olur. (Onu kurtaran Lee Joon varken)
Thunder başta 'Arkadaşımın sevdiği kız. Ona aşık olamam.' tavrında olsa da sonunda o da kızdan hoşlanmaya başlar. 
Ve Lee Joon geri döner. Aşık olduğu kız ve en yakın arkadaşı çok samimi. Kızı kolundan tutup dışarı çıkarır. Peşinden Thunder.
Lee Joon silahı Thunder a doğrultur. Kızda sanki onu koruma boyu yetermiş gibi önünde duruyor vurmasın diye. Zaten boy yetse bile farkında değil nasıl iyi ateş ettiğinin.
Tabii silah patlar. Devamı...

6 Ekim 2013 Pazar

Türkiye'de One piece telefon kabı O.o

Geçen gün gezerken istanbul'da küçük bir tefoncunun önünde gördüm bunu. 
Genelde gençlerimiz animelere çizgifilm muamelesi yapıyor, manga deyince müzik gurubundan bahsettiğimizi sanıyor. Bütün asyalıların aynı olduğunu düşünmelerinden bahsetmiyorum bile. (Fazla aşşağıladım galiba)
Kısaca One piece in ne olduğu bilen fazla kimse yok sanıyordum. Ama bunu görmek beni gururlandırdı. (Japonum ya :p)
Bunu görünce bir umut dükkana daldım. Telefonuma uygun kaplara baktım. Yoktu benzer bir şey.
One piece li tefon kabı hangi telefon için, diye sorduğumda boş boş bana baktı adam. (Sattığı şeyi bilmiyor) Sonunda Blackberry için olduğunu öğrendim.
Benim telefonuma uyumlu olmadığı için sadece fotoğrafını çekmekle yetindim.
Ama acayip umutlandım artık. Telefoncu telefoncu gezip anime veya K-pop guruplarının telefon kaplarını aramaya karar verdim. Bana şans dileyin :D

30 Eylül 2013 Pazartesi

Lovely Complex


Japonca adı: ラブ★コン (Rabu★kon)
İngilizce adı: Lovely complex/ Love com
Türkçe adı: Sevimli kompleks

Hikaye 170 cm boyundaki kız Koizumi Risa ve 156 cm boyundaki genç Ōtani Atsushi arasında geçiyor.
Japonya daki boy ortalamasına göre ikisininde boyu anormal uzunlukta.
Boyları ve sürekli kavga etmelerinden dolayı Japonya da ünlü olan komedi ikilisi 'All Hanshin Kyojin' e benzetilir ve bu adı alırlar.
Risa törende uyuduğu, Atsushi de notları kötü olduğu için yaz okuluna gelmek sorunda kalırlar.
Risa bu sınıfta kendinden uzun olan Suzuki Ryoji den hoşlanır. Atsushi de bunu fark eder ve arkadaşı Tanaka Chiharu ile aralarını yaparsa onun da Risaya yardım edeceğini söyler.
Ve böylece geçinemeyen komedi ikilisi bir anlaşma yapar.
Acaba istediklerine ulaşabilecekler mi ? Yoksa kendilerine başka birinilerini bulmak zorun da mı kalacaklar ?

Mangası 62, animesi 24 bülümdür. Aynı zamanda filmi de vardır. Ben daha izlemedim.
Anime ve manga arasında bence en iyisi mangası. 

Karakterler:
Koizumi risa: Eğlenceli bir kız. Sürekli bilgisayar oyunu oynuyor. Biraz otaku luk var galiba. Kendinden uzun biriyle çıkmak istiyordu. Umibozu hayranı.

Karakterin çizimini çok sevdim. Özellikle saçlarını. Sıradan anime karakteri gibi tek model kalmıyor. Sürekli farklı modeller çizmiş mangaka. Bu yüzden benim için özel karakterlerden biridir. 



Otani Atsushi: Chibi karakterimiz :) Basketbol oynuyor. Evet bu boyla. Gayet te iyi oynuyor. O da Risa gibi Umibozu hayranı. Çeşitli hayal sahnelerinde uzun olarak çizilmiş. Bence ona kısa olmak daha çok yakışıyor. Biraz salak bir tip. Yani anlama güçlüğü çekiyor. Zaten anime boyunca 'aho' (aptal) kelimesini ezberleyebileceğiniz kadar çok duyacaksınız :)
Ishihara Nobuko: Risanın en yakın arkadaşı. Bu kız olmasa hiç bir şey yapamazdı üstteki iki salak. Erkek arkadaşı Nakao-kun ile sevimli bir çiftler. Kız da çok sevimli. Tabi sinirlenmediği sürece :)
Kohori Kazuki: Fazla uzatmak istemediğim için diğer karakterleri atlayıp buna geldim. Manga da görür görmez 'Çok sevimli !!' gibi bir tepki verdim. Bende mi otaku olmaya başlıyorum ?! İlerde bir manga karakterine aşık falan olmam umarım :D Sonlara doğru çıkacak bir karakter. Diğerlerinden küçük olması lazımdı. Benim serideki favorim. (Söylemesem anlamıyordunuz :P) Normalde de ikinci karakterlerden yanayımdır ama bu başkaydı. Bütün o bölüme kadar olanları silebilirdim :D

Ve son.
Umarım izler ve benim gibi beğenirsiniz :)

Ryan Higa kimdir ?


Ryan Higa youtube ünlüsüdür. Amerikalı japon. İkizler burcu. Söylediğine göre bir abisi var. İki tane de sevimli mi sevimli köpeği. Doğum tarihi 6.6.1990. Bilgisayarın takvimi doğruysa çarşamba günü doğmuş. Burnunun üstünde video çekerken olan bir kazadan kalma yara izi var. (Fazla ayrıntı oldu galiba :D)
Youtube hesapları: nigahiga ve higatv. higatv de kamera arkaları oluyor.
Youtube hesabına eklenen ilk videonun tarihi 25.7.2007. Yani yedi yıl olmuş.
İlk videodan bu yana yardımcı karakterler değişti. Gidenler oldu ve yeni gelenler. Tek değişmeyen kişi Sean Fujiyoshi. 
Her yeni video bir öncekinden daha profesyonel oluyor. Kısa filmleri ve klipleri var.
Ben kendisini bu videoyla tanıdım.
On milyon un üstünde abonesi var.
Sevdiğim serilerden biri 'Dear Ryan'. Fanların sorularına video çekiyor.
Bu da bir antifan için
TeeHee :D

İyi oyuncu ve komik bir insan. Ayrıca çok yakışıklı :D
Takip ettiğim tek Youtube ünlüsü. Normalde bu tarz videolar izlemem. Japon olduğu için ilgimi çekti.
Türkçe altyazı yapılan bir iki videosu var. İngilizce bilmiyorsanız bilen birini bulup zorla çevirmenlik yaptırın derim :D (Kardeşimin yaptığı gibi)
Türkçe altyazılı bir video

Son olarakta asya drama severler için bir video.

Şimdilik bu kadar. Umarım Ryan ı seversiniz
Less than 3

26 Eylül 2013 Perşembe

G-DRAGON: ASK IN A BOX


Geçen gün Youtube tan müzik dinlerken daha önce dinlemediğim bir şeyler bulmak için Loen entertainment ın hesabına baktım. Birde ne göreyim GD O.o
Come back için soruları yanıtlıyor. İngilizce altyazıyı da görünce izlemeye başladım.
Bazı ilgimi çeken soru ve cevapları çevirebildiğim kadar çevirip ekledim. Daha önce ciddi bir çevri yapmamıştım hiç. Bu yüzden hatalarım varsa şimdiden özür dilerim.

Soru: Sabah uyandığında ilk ne düşünürsün ?
Dragon: İş programım olduğu zaman onu düşünürüm. Ama rahat olduğum zaman sadece müziğimi düşünürüm.
Soru: G dragon, Yoo Hee Yeol sana ne ifade ediyor ?
Dragon: Bu ne. (Güler) Yoo Hee Yeol seonbae ve ben bazı duyguları paylaşıyoruz.
Soru: Iron man, Thor yada Captin America, Hangisi beğeniyorsun (seçiyorsun) ?
Dragon: Pekala, seni (sizi) beğeniyorum. Nasıl başka bir şeyi beğenebilirim ?
Soru: 8 sana ne ifade ediyor ?
Dragon: Şanslı sayım.1988 de doğdum. Doğum günüm 18 ağustos ta. (8. ay) Her ağustosta solo albümler için hazırlık yaparım. Sekizin benim için önemli bir sayı olduğunu seziyorum.
Soru: Ne sana saç sitilini değiştirttiriyor ?
Dragon: Bu bir çeşit meydan okuma. Değişimi seviyorum. Ama çok fazla değiştiriyorum. Saçım çok zarar gördü. Kel kafalı kalmak hakkında endişeleniyorum (korkuyorum). (Gülümser.) Dalga geçiyorum.
Soru: Sevdiğin bir kızın önünde ağladın mı ?
Dragon: Aslında çok ağlarım. Ağladım, evet. Sanırım biz ayrılırkendi. Ben çok hassasım ve utanç verici olduğunu hissetmedim.
Soru: Mesgul olduğun için Gaho yalnız hissediyor mu ?
Dragon: İki köpeğim var. Bu büyüklükte. Onu çok özlüyorum. O yalnız hissetmiyor çünkü çok insan var. Beni hatırlar mı bilmiyorum. Onu en son gördüğümden beri bir süre geçti. Şimdi gidip onu görmek için zamanım yok.

Çeviri bana aittir. Bu yüzden berbat olabilir :D
Bazı şeyleri çeviremedim. Çok vaktim yoktu. Ama yinede çeviri bana ait. Alıntı yaparsanız bu blogdan olduğunu belirtin :)

Ve video

20 Eylül 2013 Cuma

BigBang - 하루하루 (Haru haru)


Ağlatan klipler gibi bir seri yapmaya karar verdim.(İyi bir fikir olup olmadığından emin değilim hala :D)
İlk olarak benim favori gurubumun bir şarkısından başlayayım dedim.
Bu klip aynı zamanda v.i.p (BigBang fanı) olmamda büyük pay sahibidir. 
K-Pop a ilk başladığım zamanlardı. Şarkının sözlerine bayılmıştım. GD ye de tabiki.
Kısaca klip:
Hikaye ölümcül hasta bir kızın sevdiği çocuğu kendinden uzaklaştırmak istemesini anlatır. (Bunun için neden T.O.P yi kullanıyorsa ?!) Zavallı Dragon ımız yakın arkadaşının sevdiği kızla çıktığını sanıyor. (Gider ayak açtı arkadaşların arasını.) 
Ne kadar doğru bilmem ama şarkı/klip Ji Yong'un (Dragon) lisede kanserden kaybettiği kız arkadaşını anlatıyormuş. Bilgi kesin değil. Hemen inanmayın :D
Şarkı sözlerinin her biri ayrı ayrı müthiş. Ama ben sondaki ingilizce kısma takılmıştım bir ara.
Oh my girl, i cry, cry
You're my all. Say goodbye, bye
Oh, my love, don't lie, lie
You're my heart. Say goodbye...
Oh, sevgilim, ağlıyorum
Sen benim herşeyimsin. Elveda de.
Oh, aşkım, yalan söyleme
Sen benim kalbimsin. Elveda de.
(Türkçeye çevirince o kadar etkili olmuyor tabi :D)
Neyse klibi izleyelim şimdi.

17 Eylül 2013 Salı

Music Bank videoları (1)

Konsere gitmiş ve büyüsüne kapılıp video çekememiştim. Fancam lerden iyisi geldi :)
Videolar o kadar güzel ki canlı canlı izlememe rağmen videoları izleyince çığlık atmak istedim.
(Yeppudaa dan alıntıdır.)

İstanbul tanıtımı gayet güzel olmuş. Umarım diğer guruplar izler de gelmek ister.


Açılış: Tarkan çalmaya başlayınca çok şaşırmıştım.

Ve Hong Ki nin sahnede yaptığı eğlenceli dansla I wish
Ses tonuna ölürüm ben onun <3 Şebek.

Ve Hong ki türkçe 'okuyamıyor' :D Zorlandı tabi.
Hala neyi tekrar ettim bilmiyorum :D Anlayan varsa söyleyebilir.

Şebekliğe devam. Ft island I hope

Millet 'Kendimi gördüm' diyor. Kamera benim olduğum yerin yakınından bile geçmedi. 
Bide platinium bilet olcak :S
Platinium bileti olanlar orda sesi kısılıp berbat çıkmasına rağmen ısrarla bağıra bağıra Ft nin şarkılarını söyleyip çevresindekilere işkence eden birini gördülerse o benim işte :D